|
|
|
|
Modacı enflasyonu yaşanıyor
Uzun zamandır İstanbul'da birdenbire oluşan şu modacı enflasyonuna takmış durumdayım. Belki kendi işim tasarım olduğu için belki yıllarca bu işe emek verdiğim için işin bu kadar ucuzlaması beni inanılmaz üzüyor. Bu sonradan olma modacılar bir de hadlerini aşıp saçma sapan konuşmuyorlar mı işte o zaman iyice deliriyorum. Gelin lütfen bunlardan bir iki tanesini mercek altına alalım. Beni deli eden isimlerin başında malumunuz Siren Ertan geliyor. Bu abla hasbelkader İzmir'den şehrimize konmuş ve ilk iş hayatına Mudo'nun kafesinde çalışarak başlamış. Bizler onu sevgili magazincilerimizin sayesinde birtakım zengin abilerin sevgilisi, karısı olarak tanıdık. Hatta bir ara eski kocasıyla kendisine her davetten fırlamaları, her yerde olmaları dolayısıyla "protokol maydanozu" gibi sıfatlar takılmıştı. Derken birdenbire modacı olmaya karar verdi ve yine sevgili magazincilerimiz sayesinde bizlere ünlü modacı diye lanse edilmeye başlandı. Ve sanki bu konuda uzmanmış, yıllarını bu uğurda geçirmiş gibi demeçler falan vermeye başladı. Hatta bir otelin iç dekorasyonu kendisine verilmiş ve bu konuda tepki alınca, "Bunda şaşıracak ne var ki bir dolabın boyutunu benden iyi kim bilebilir ki? Ben modacıyım, elbise ölçüsünden iyi anlarım" diyor. Hadsizlik işte böyle bir şey herhalde, sen bu söyleminle yıllarını bu uğurda harcamış, dirseklerini çürütmüş mimarları bir çırpıda siliyorsun. Aslında tabii ki kabahat onda değil. Kabahat bizde, özellikle medyada; sosyetik çevrelerde boy gösterdiler diye bu insanlara payeler verip onları devleştiren bizlerde. Onlara da bundan rant sağlamak düşüyor tabii ki. Yani koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi denmesi hikayesi anlayacağınız.
BİR AĞIR VAKA DAHA İkinci ağır vaka yine malumunuz Helin Avşar. Bu ablanın durumu daha bir ağır bence. Daha ağır çünkü onun ablasından başka hiçbir k a y n a ğ ı yok. Yani bir özgeçmiş yazsa ad, soyad ve iş tecrübesi olarak Hülya Avşar'ın kız kardeşi yazabilir. O bile kalktı, "Madem herkes yapıyor, ben niye yapmayayım?" diye bu işe soyundu. Kendi kendine sessiz sedasız yapsalar kime ne? Ama yine hadlerini aşıp ona buna saldırıyorlar. Geçenlerde bir TV kanalı buna mikrofon tutmuş soruyor o da "Vallahi Gülben'in modacısı kim bilmiyorum ama çok kötü giydiriyor" demesi hadsizliğini gösteriyor. Tabii yine kabahat ona mikrofon tutanda diyeceksiniz biliyorum ama tutulmuş işte bari haddini bil de "İşte biz de kendi çabamızla bir şeyler yapmaya çalışıyoruz, tabii ki bizden büyüklere, bu işe emek harcamış modacı abla ve abilerimize saygısızlık etmek haddimiz değil" falan dese şapka çıkaracağız. Ablasının isminden rant sağlayan bir insanın bu denli küstahlaşabilmesi ancak bilinçsizliğinden olabilir diye düşünüyorum. Her iki vaka için söylenecek söz bence şu: Bir şeylerle övünecekseniz eğer bu ahlakınızdır, karakterinizdir, hayattaki duruşunuzdur. İş hayatındaki başarı da eğitiminizle, tecrübenizle, emeğinizle sağlanabilir. Lütfen herhangi bir iş hakkında ahkam kesecekseniz bu işleri yapmak için senelerce okumuş, bir yerlere gelmek için senelerini vermiş insanlara saygısızlık etmeyin. Çünkü herkesin bir yerlere gelmek için zengin sevgilisi ya da meşhur ablası olmuyor. Bu insanlar bulunduğu yerlere kendi çabalarıyla, eğitimleriyle, başarılarıyla geliyor. Lütfen bu emeklere saygısızlık etmeyin.
Ayşe Brav
|
|
|
|
|
|
|
|
|