| |
|
|
Yerli malı yerli malı her Türk onu kullanmalı
- Yarın yerli malı haftası başlayacak Savaş Bey haberiniz var mıydı? - Yooo. Farkında değilim vallahi. - Sizin yaşınız müsait. Eskiden okulunuzda da kutlamışsınızdır mutlaka. - Evet. Bütün sınıf meyve, çikolata, çiklet, gazoz, ayran, bisküvi değiş tokuşu yapardık. - Anamur muzu, Antalya portakalı, Besler çikolatası, Çamlıca gazozu, Kanlıca ayranı, Arı bisküvisi alır verirdiniz birbirinize değil mi? - İyi hafıza varmış sizde. Aynen öyleydi. - Peki yarın yine sınıfta kutlanacak olsa ne alıp verecek çocuklar birbirine? - !!!!!!!!! - Öğretmen nasıl çıksın; "Yerli malı yerli malı. Her Türk onu kullanmalı" desin. Çocuğun da, öğretmenin de giyiminde kuşamında, kafasındaki tokada, kalemtraşında, ayağındaki botta, çorapta, yediğinde, içtiğinde her şeyde her yerde yabancı marka ürünler var. - Doğaldır. Dünya küçüldü, ticaret büyüdü. Fransa'da bir çocuk da Türk malı gömlek giyiyor. - Onu bunu bilmem Savaş Bey. Size bir mail atıyorum şimdi. - Buradan söyleseniz. - Uzun bir metin. Ta 1940 yılında edilmiş laflar var. Devrin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel söylemiş bunları. İsterseniz okuyayım, siz mail'i alınca uygun görürseniz yazın. - Okuyun dinliyorum. - "Yurttaşlarım; Küçük boyu ve minimini cüssesiyle aramızda dolaşan ilkokul çocuklarımız, yediğiniz şekerin, memleketin nerelerinde ekilmiş pancarlardan ve nerelerinde kurulmuş fabrikalarda yapıldığını isimleri gibi bilirler. 'Yerli malıdır, kullan çocuğum' diye öğüt verdiğimiz bezler ve kumaşlarımızı, sırtlarında taşırlarken, vücutlarının üstünde o bez kumaşların yapıldığı vatan parçalarını, küçük varlıklarına sarılmış yurt haritaları gibi hissederler. Yedikleri üzümlerin bağlarını, incir ve fındıkların ağaçlarını, koyunların, kuzuların, danaların yayıldıkları otlakları, balıkların kulaç attıkları denizleri okulundaki sınıflar ve evlerindeki odalar gibi sarahatle, vuzuhla tanırlar." - İyi konuşmuş merhum. - İyi konuşmuş ama şimdi kemikleri sızlıyordur. Vaktinizi aldım. Yerli malı haftanızı şimdiden kutlarım.
|