kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
  » Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Teknoloji
    Otomobil
    Detaylı Arama
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cuma
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    İşte İnsan
    Sinema
    20. YILA ÖZEL
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Songül Tüysüzün tek oda gecekodusunun girişi... Gazi Mahallesinde iskânsız, 350 metrekare, bahçeli bir gecekondu, pazarlık payıyla 25 milyar lira.
Öteki İstanbul

Altan varoşlardaki 'Paris sendromu'na dikkat çekiyor: Enerjileri Türkiye'yi sarsacak patlamaya dönüşebilir....

Paris'in gettolarında bir kıvılcım çaktı, ateş tüm Fransa'yı sardı... AB günlerce 'varoş' gerçeğini tartıştı... Peki ya 'bizim gettolar' ne durumdaydı? Armutlu, Sultanbeyli, Gazi Mahallesi... 65 yıldır 'megakentin diğer yüzü' olan varoşlar tehlike çanlarının çaldığını gösteriyor...

Gençlerin mesleği yok
İşsizlik büyük dert. Ancak asıl felaket mesleksizlik. Kol gücüne dayalı işçilik geride kaldıkça varoşların mesleksiz insanları daha da zorlanacak. Burada biriken enerji, akacağı bir mecra bulamazsa bütün ülkeyi sarsacak bir patlamaya dönüşebilecek.

Varoşun da varoşu var
Aralarında musluk suyunu hasretle bekleyen de var, ekmeğe muhtaç olan da... Yine de çoğu bir şekilde hayata tutunmayı başarmış. Tutunamayanlar ise varoşların kıyılarında açlıkla kucak kucağa yaşıyor. Çünkü "varoşun da varoşu" var.

Neden geldim İstanbul'a?
İlk durağımız Gazi Mahallesi... Bizi ilk karşılayan Hatice Türk (45) ve Hatice Türksel (24). Sivaslılar. Türksel dertli mi dertli: Hayatım kümes gibi bir evde geçiyor. Keşke gelmeseydik... Derme çatma gecekondusunda tanıdığımız Nihat Doğangüneş (sağda) de 'keşkeci'lerden: İki özürlü çocuğum var. Keşke bir gece işim olsa da gündüz çocuklara baksam.


Gecekondudan varoşa

2005 yılının son aylarında rastladığım bu resmin ardında elli yılı aşkın bir gecekondu tarihi vardı. Songül bunun son karesindeki resimdi.

Paris Varoşları Öfkelendi İstanbul'dakiler Ne Yapıyor?
* Varoşun da varoşu var. Daha fakir olan "tutunamayanlar", varoşun kıyılarında açlıkla kucak kucağa yaşıyor.
* İşsizlik büyük dert. Ama adı konmayan asıl felaket mesleksizlik. Varoş gençlerinin mesleği yok.


Sol Kimlikli, 'Denize Nazır' Armutlu'da Rant Kavgası
* Sol kimlikli, "denize nazır" Armutlu, şimdi rant kavgası veriyor. Solculuk ile milyarderlik arasında gidip geliyor.
* İkitelli'nin Ayazma'sındaki kadın tam 30 yıldır musluktan akacak bir damla suyu beklemiş.

Her fotoğrafın arkasında bir yaşam hikayesi yatar... Biz resimlere bazen bir boşluğa bakar gibi bakar geçeriz... Bazen de ardındaki hikayeyi kurcalamaya dalarız... Dün Sabah'ta bu yazı dizisini duyuran ilandaki resimde, benim ne yapacağımı bilemez bir halde başına elini koyduğum küçük çocuğa ve arkasındaki genç annesine nasıl baktığınızı bilemiyorum... Aldırmaz bir tavırla mı, ardındakini çözme arzusuyla mı?

Songül'ün Hikâyesi
Ben, resimde görülen 22 yaşındaki Songül Tüysüz'ü, alacakaranlık bir akşamüstü Gazi Mahallesini gezerken tanıdım. Gazi Mahallesi'nin gelişmemiş kavruk köşelerinden birindeki çamur deryası içindeki bir patikadan dere kenarının yanlarına doğru indik. Tek gözlü, briketten bir kulübeye girdik. Songül ve oğlu oradaydı. Soba yanmıyordu, yemek yememişlerdi. Songül'ün diğer iki çocuğu ise komşulardaydı. Onlara komşular bakıyordu. Hikayesi kısaydı. Erzurum'dan gelmişti. Kocasına kaçmıştı. İmam nikahıyla evlenmişti. Ne var ki, kocası sigortasız çalıştığı işte yaşamını yitirmişti. Mahalle dayanışması içinde yaşamı sürüklemeye çalışan Songül'ün tek gözlü evinde etrafa bakarken, herşeye rağmen bir "yaşam kıvancı" meşalesi gibi duran küpelerine takıldı gözüm bir an. Gencecik bir yaşam ve üç çocuğun geleceği nasıl şekillenecektir? Songül ve çocukları22 YAŞINDA 3 ÇOCUK ANNESİ....   - Songül Tüysüz 22 yaşında. Eşi 5 sene önce göçük altında kalmış. 3 çocuğu var. Kocamın hiçbir sosyal güvencesi yoktu. Ölünce bu hale geldik. Ancak komşuların yardımıyla ayakta kalabiliyorum. Erzurumda hayat benim için daha kolaydı. Kızım astım ve çok iyi bir bakım istiyor.hayata tutunabilecekler miydi?

Uçuracak Mı?
2005 yılının son aylarında rastladığım bu resmin ardında elli yılı aşkın bir gecekondu tarihi vardı. Songül bunun son karesindeki resimdi. Onun geleceği, Türkiye'nin de geleceği ile yakından bağlantılıydı aslında. Varoşların kaderi ne olacaktı? Buradaki büyük enerji büyük bir umudun ateşi miydi yoksa toplumsal bir tehdidin kaynağı mı? Varoşlarda biriken insan enerjisi Türkiye'yi uçuracak mıydı, batıracak mıydı? Belki de soruların cevaplarını bulabilmek için azıcık gerilere, gecekonduların doğum günlerine geri dönmek gerekiyor.

Gecekondu Geliyor
Çocukluğumdaki "gecekondu" sözcüğünün neden şimdilerde "varoş"a döndüğünü merak ettim. Türk Dil Kurumu'nun sözlüğünde iki kelimeye de bir kez daha baktım... Gecekondu, "belediyeden izinsiz olarak bir gecede çatılıveren yapı" olarak geçiyor... Yeni yeni hayata katılan varoş kelimesi ise bizde "bir kent ya da kasabada sur dışı olan mahalle" anlamına kullanılıyor... Aslında gecekondudan varoşa geçiş, Türkiye'deki toplumsal gelişimin kısa tarihçesinin de parolası gibi... Türkiye'de kırdan kente göç öncelikli olarak bir barınma sorununu ortaya çıkarmış. Bunun çözümü ise hazine arazisine kaçak ev yapmak olarak bulunmuş. Osmanlı toprak düzeninde özel mülkiyete yer olmadığı için kentlerin etrafında bol miktarda hazine arazisi birikmiş. Demokratik ülkelerde arsalar kişilerin iken Osmanlı'da önceleri padişahın, sonraki dönemde de onun yerini alan devletin olmuş. Bu çarpıklık hazine arazilerinin işgalini kolaylaştırmış. Kırdan kente göç daha insani ve akılcı bir çözüme ulaştırılmadığı için de hep savsaklanan bir sorun olarak kalmış.

Önce Zeytinburnu
Gecekondulaşma ilk kez 1940'larda ortaya çıkmış. Öncelikle mahçup bir halde iken ardından azmanlaşmış. İstanbul'da gecekondular ilk önce Zeytinburnu Kazlıçeşme alanlarındaNEDEN GELDİM İSTANBULA....    - Nihat Doğangüneş, 17 yıl önce Erzurumdan göçmüş. 42 yaşında. Gazi Mahallesinde gecekondusunda iki oğluyla yaşıyor. 17 yaşındaki Oktay ve 13 yaşındaki Özbay. İkisi de özürlü. İstanbula geldiğine bin pişman: Erzurumda çobanlık yapıyordum. İstanbula daha iyi bir yaşam için geldim. Keşke köyümden hiç çıkmasaymışım. İşler hayal ettiğim gibi gitmedi. Çocuklarımın tedavisini yeşil kartla yapıyorum. Tek isteğim gece işi. Gündüz çocuklarımla ilgilenmek zorundayım çünkü.kümelenmiş. Buradaki deri ve dokuma sanayi kırdan gelenlerin toplanmasında etkili olmuş. Gecekonduların kente entegrasyonunu sağlayacak ilk hareketlenmeye ise 1948 yılında rastlıyoruz. "Kazlıçeşme-Zeytinburnu Havalisi Gecekondularını Güzelleştirme ve Teşkilatlandırma Derneği" o yıl kurulmuş. Bu kendi örneğinin ilki... Aynı yıl, Hasan Saka Hükümeti'nin "gecekondu affı yasası" çıkardığını görüyoruz. Yasa sadece Ankara gecekondularını kapsıyor. Bir yıl sonra ise aynı yasa tüm Türkiye'yi kapsar hale geliyor... Resmi yazışmalarda "gecekondu" lafı ilk kez 1966 yılındaki Af Yasa Tasarısı'nda geçiyor. Kentlerdeki sanayileşmenin ivme kazanması ile ortaya çıkan "gecekondulaşma" sürecini iki evrede değerlendirmek gerek... Sanayileşmenin dinamikleri etkin iken gecekondular var...

Sol Hâkim Oluyor
Kente göç eden emekçilerin yerleşme merkezleri... Bu dönemde gecekondulara da "sol" hakim... 1970'lerden sonra ise bir farklılaşma ortaya çıkıyor... Hazine arazilerinin "rant" olarak kullanımı daha fazla önem kazanıyor... "Varoş" dönemi de böyle başlıyor... İlk başta ırk, din, mezhep ön planda değilken, ikinci aşamada göç sanayileşmenin çekim alanından kopuyor ve yerleşim "emek arzına" göre şekillenmiyor... Cemaat ilişkileri, dini örgütlenme, hemşerilik öne çıkıyor... Kentleşme dinamiği üretimden kopuyor... 1980 sonrasında istihdamın eskisi gibi artmaması da sorunları derinleştiriyor... Birinci aşamadaki gecekondular, yerleşimin çekim nedenleri farklılaşınca "varoş" olarak anılmaya başlıyor. Tabii sürekli çıkarılan aflarla ve özellikle de ANAP döneminde Turgut Özal'ın dört kata izin veren 1984 affı ile görüntü de değişiyor. Bir önceki dönemin yaşam kavgası, ikinci dönemde rant zenginliğini içine alıyor. Sol'un hakimiyetinden mafya hakimiyetine oradan da Müslüman geleneğin egemenliğine gidişin macerası da böyle başlıyor.

Yarın: Fransa ve Türkiye kıyaslaması...

1 2 3 4 5
 
DİĞER GÜNDEM HABERLERİ
 Terörle mücadelede ortağız
 Komisyon raporu: ABD terörist saldırılara hala hazırlıksız
 "Bağımsız Kürt devletini Türkiye kabul etmez"
 Erdoğan'a burun selamı
 8 bini aşkın ishal vakası
 "AK Partili belediyelerde rüküşlük oluyor"
 Sürgün ricasını kırmadı
 Katil Pitbull'lara karşı öfke büyüyor
 Hayat değiştiren 4 bin YTL
 Avukatlık ücreti yüzde 20 zamlandı
 Alüminyum kapta yoğurt satışı yasak
ÖMER LÜTFİ METE
Şu feleğin işine bak
Bizi ilgilendirmezmiş gibi...
UMUR TALU
Egemenlik ve yiğitlik
İddialar çok ciddi...
ERGUN BABAHAN
Pis su yasağı!
AK Partili yerel yöneticilerin içki...
ERDAL ŞAFAK
Pistin ucunda çığlık
Başbakan Erdoğan'ı kutluyoruz.
Yanlışlıkla tutuklamışız bırakacağız
CIA bir Alman vatandaşını El Kaide zanlısı diye gizli operasyonla...
Sünniler seçime 'yeşil ışık' yaktı
Dışişleri Bakanı Gül, Irak'ta seçimi boykot eden Sünni grupların...
Kartal artık uçuyor
Kartal artık uçuyor
Tigana ile havasını bulan Beşiktaş, Vestel'i ilk yarıda İbrahim Akın,...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu