| |
Pistin ucunda çığlık
Başbakan Erdoğan'ı kutluyoruz. Ulaştırma Bakanı Yıldırım'ı Avustralya ve Yeni Zelanda'ya götürüp, en kritik haftada gözlerden uzaklaştırdı. Çünkü ABD Dışişleri Bakanı Rice'ın bugün başlayacak Avrupa gezisiyle CIA uçakları skandalı alevlenecek.
CIA uçaklarının Avrupa'daki gizli seferleri ve hayalet cezaevleri rezaleti iyice dallanıp budaklandı. Son durum şöyle: CIA meğer "Hotel California" operasyonu çerçevesinde, paravan şirketlere kayıtlı uçaklarıyla 2001 sonundan itibaren Avrupa havaalanlarına neredeyse düzenli charter seferleri yapmış. Sürekli kabaran uçuş ve iniş-kalkış sayıları bunu gösteriyor. İki gün öncesine kadar Avrupa'ya 3 yılda 300 kadar uçuş yapıldığı tahmin ediliyordu. Şimdi sadece Almanya'ya 430 uçağın indiği belirlendi. Yine iki gün öncesine kadar birkaç Avrupa ülkesi havaalanlarının kullanıldığı sanılıyordu. Ama orman yangını gibi, skandal kıtanın tümüne yayıldı: Almanya, Polonya, Romanya, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Ukrayna, Estonya, Hollanda, Portekiz, İngiltere, İspanya, İrlanda, İngiltere, İtalya, Danimarka, Malta, İzlanda, Finlandiya, Fransa, İsviçre, Fas, Türkiye... Bu gidişle sadece 5 ülke yakasını sıyırabilecek: Vatikan, Andorra, San Marino, Monako, Lihtenştayn. Havaalanları olmadığı için! Köşeye sıkışmaya başlayan hükümetleri er-geç yanıtlamak zorunda kalacakları bir soru bekliyor: "Bu gizli uçuşlar ve iniş-kalkışlar izinsiz mi yapıldı, yoksa izninizle mi?" Çünkü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ve işkencenin yasaklanmasına ilişkin Cenevre Sözleşmesi'nin ne kadar ciddiye alındığı bu yanıta bağlı olacak. İşaretler pek iç açıcı sayılmaz: ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın bu akşam başlayacak Avrupa gezisinin ilk durağı Almanya'da, yeni Başbakan Angela Merkel konuğunu bu konuda sıkıştırmayacağını açıkladı. CIA'nın sorgu teknikleri İlginç bir gelişme daha var: CIA ne olur ne olmaz kaygısıyla, kaçırdığı terör zanlılarına uyguladığı sorgu tekniklerinin Cenevre Sözleşmesi'ni ihlal etmediği yönünde savunma hazırlığına başladı. "Ne dövdük, ne elektrik verdik" diyor CIA Başkanı Porter Goss ve ekliyor: "İşkenceyle sonuç alınamayacağını artık iyi biliyoruz. Biz işkence olarak nitelenemeyecek yeni teknikler geliştirdik!" Yeni teknikler? Buyurun bir örnek: Zanlının burnuna ve ağzına "Kendisini boğmak istedikleri" korkusu yaratacak kadar basınçlı su vermek, böylece "Tamam konuşuyorum" deme noktasına getirmek. Hukukçular ve siyasiler bu yeni sorgu yöntemlerinin işkence sayılıp sayılmayacağını tartışırken, AB Komisyonu'nun adalet komiseri Franco Frattini, ortalığı karıştırdı: "Ben anlamam. Topraklarında gizli cezaevleri kurulmasına izin veren AB üyeleri sonucuna katlanırlar." Tehdidin bedeli ağır: AB Konseyi'nde, yani liderler zirvesinde oy haklarının askıya alınması! Polonya ve Çek Cumhuriyeti topun ağzında. Türkiye ise İstanbul'a inen (henüz İncirlik falan gündeme gelmedi) CIA uçaklarının sayısının giderek arttığı, Erdoğan ve Gül'ün suskun kaldığı bu tartışmaya Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'la hayli "özgün" katkılarda bulunuyor: "Uçağın sahibinin CIA olup olmadığını bilemeyiz. Teknik uçuş yaptı, 21 saat dinlendi, yoluna devam etti. İsterse bir hafta kalsın. Ne kadar kalırsa, havaalanı o kadar çok para kazanır!" İyi ki insan hakları örgütlerimiz Avrupa'dakiler kadar dik başlı değiller. Yoksa, "Bu mantık sonunda 'Parayı veren gizli cezaevi de kurabilir' demeye kadar götürür" diye yerigöğü inletirlerdi. Başta da söylediğimiz gibi, Erdoğan'ın bu kritik haftada Yıldırım'ı Uzakdoğu'nun da ötesine götürmesi iyi oldu. Bakan bey Pasifik'te CIA sivrisineklerinin ısıramayacağı tatili fazlasıyla hak etti. Yeter ki konuşmasın!
|