|
|
Tekindor 'babam' Hümeyra 'annem'
* Burada soru yok, isim söylüyorum aklınıza geleni söylüyorsunuz... Çetin Tekindor: Siz öyle bir soruyorsunuz ki! (Gülüyor) O benim 'babam...' Hümeyra: Annem! Şerif Sezer: 'Deyzem' Fikret Kuşkan: 'Abesinin gülü' Binnur Kaya: 'Hanifeeee'! Binnur bana o kadar büyük bir şans yaşattı ki, kendi oyunundan önce benim oyunumu beslemeye, kollamaya çalıştı. Anlatmaya söz bulamıyorum onu. Hayatımın çok özel kazançlarından biri benim için. Ege Tanman: Dişlerini fareler yemişti onun! (gülüyor) Ege büyüyor... Büyümek bu kadar mı bir çocuğa yakışır?
'YÜZLEŞMEYE ÖN AYAK OLUR' * Türkiye'de birbirine bağlı aile portresi çizen filmlerin şansı hep büyük mü sizce? Bu altyapı baştan kazandırıyor mu? 'Türk toplumu aile toplumudur, onun için de bu işler tutar.' Hayır! Türk toplumu, ailesi oturmamış bir toplumdur, o yüzden de bu filmler, aynı zamanda bir hesaplaşmaya dönüşüyor. O yüzden de bu film yine çok yerinde ve çok zamanında. Kimse özgürce fikrini söyleyemiyor. Bir gence aşık olmuş bir kız babasına gidip açıklayamıyor. Bilmemne okuluna girmek isteyen erkek evlat babasına "Ben senin istediğine değil, bu okula gitmek istiyorum" diyemiyor. Avrupa'nın Rönesans sonrası aştığı birey sorununu sanıyorum aşamadık. Bu konuda yerinde sayan bir toplumuz.
* Peki sanat, en azından sinema, bu konuda değişim yaşanmasını sağlar mı Türkiye'de? Farkındalığı sağlar mı? Yüzleşmek için ön ayak olur. Kimileri aklını başına devşirebilir, "Ben oğluma fazla yüklendim galiba", ya da filme gelen tepkilerde olduğu gibi; "Dargın olduğum babamı aramak istedim" diyenler olabilir. Uzun vadede Türk toplumuna katkıda bulunacaktır. Türk sineması böyle bir sorunla yüzleşmiş oldu. Sanat çoğu kez öncü olmuştur toplumların bazı tabuları devirmesine. O konuda da öncü olacağını düşünüyorum.
|