|
|
Keyif kariyerimin doruk noktasındayım
Devlet Tiyatrosu Sanatçısı Yetkin Dikinciler, Çağan Irmak'ın 'Babam ve Oğlum' adlı üçüncü sinema filminde canlandırdığı 'Salim' karakteri ile izleyenleri olduğu kadar sinema camiasını da kendine hayran bıraktı. Dikinciler, "Benim için en büyük kariyer keyiftir. Kariyerimin doruk noktasındayım" diyor.
Dünya güzeli, değişmemesi istenecek bir adam Salim. Sadık'ın "Abi sen hiç değişme hep böyle kal" dediği gibi... "Öyle ki, Salim'in bütün kadınların aradığı erkeğe çok yakın olduğu yorumlarını bile duydum" diyor Yetkin Dikinciler.. "Çünkü o hiçbir şeyin kötü yanını görmeyen, ailesine sahip çıkan ve her zaman gülümseyen bir adam!" Çağan Irmak'ın izleyen herkesi gözyaşlarına boğan, iç dünyalarında deyim yerindeyse 'hortum' etkisi yaratan 'Babam ve Oğlum', tartışmasız izleyenlere an an yaşatıyor anlattığı hikayeyi. Irmak'ın 'bıçak sırtı bir karakter' dediği Salim'i canlandıran Devlet Tiyatrosu Sanatçısı Yetkin Dikinciler, "Kariyer denen şey benim keyif kariyerimdir ve ben bu rolle kariyerimin doruk noktasına ulaştım" diyor. Kardeşine, ailesine, yaşamaya karşı sevgisi; Ege şivesiyle gülümseten konuşması ve kardeşinin (Fikret Kuşkan) hasta olduğunu öğrendiğinde verdiği tepkiyi görünce; yapılan 'aklı hafif dalgalı' yorumlarını unutturuyor Salim, yani Yetkin Dikinciler... "Keşke her 'aklı leyla' böyle olsa" diyesi geliyor insanın...
* Tutkulu tiyatro izleyicisinin sadece perde açıldığında görmek istediği bir oyuncusunuz ama 'Babam ve Oğlum'da görüyoruz ki iyi tiyatrocular iyi filmlerde olmalı... Bunun yeni mi farkına varılıyor? Çünkü tiyatro gerçekten çok alçak gönüllü, çok kendi sınırları içinde, o geceki seyircisinden oluşan bir varlık alanı. TV gibi etkinliği ülke çapına yayılmış bir varlık değil. Onun için de mazbut, alçak gönüllü, gelen seyircisiyle kendi dünyasını buluşturan bir alan. Kimse de orada ayakları üzerinde tepinip biz burada çok güzel işler yapıyoruz diyemez. O insan zaten güzel bir şey yaptığına inanıyor, gelen seyirciyle de bunu paylaşıyor. O da ona yetiyor. Bunu görmemek, görmeyenlerin kabahatidir.
'ÇAĞAN İLE ÇALIŞMAK ŞANS' * Çağan Irmak ile buluşmanız, Babam ve Oğlum'da rol almanız nasıl oldu? Geçmişten birkaç oyunumu izleyip, ki asla filmde bana verdiği rolün ipucunu göreceği bir rolde izlemedi beni, senaryosunda bana yer buldu. Herhangi bir yönetmenin beni bu tarz bir işte görmeden bu tarz bir role yakıştırabileceğini düşünmezdim. Bu da Çağan'ın geniş perspektifini ve derinlikli bakışını gösteriyor. Bir oyuncuyu ne kadar iyi anladığını sette oyuncuyu yönetirken yaşamış bir insan olarak da şanslıyım.
* Bu rolü kabul etmenizin en önemli nedeni neydi, neyi etkiledi sizi? Çünkü oyuncular hep kendilerine yakıştırılmış, yapıştırılmış rollerin dışında roller oynamak ister. Sinemada bunu yapmak cesaret gerektiren bir şey. Ben yönetmenin sözüyle çalışmaktan yanayım. TV'de de, tiyatroda da, sinemada da... Bu konuda da en büyük güvencemin Çağan Irmak olduğunu hissettim. Dedim ki, 'Çağan bana bu rolü önerdiğine göre, rolü kabul et, buradan iyi bir şey çıkacak.'
* Senaryoyu okurken Fikret Kuşkan'ın canlandırdığı Sadık'ı 'keşke ben oynasaydım' diye düşündünüz mü? Çağan Irmak bana Salim rolünü öneriyorsa, ben başka bir rolü düşünmem. Bir de oyuncu olarak Fikret'in bu role çok yakıştığını düşünüyorum. Bence bu filmdeki herkes daha iyisi olmayacak şekilde çok iyiydi. Eminim ki Fikret Kuşkan'a önerilse, o da Salim gibi bir rolü oynamayı yüzde yüz kabul ederdi.
* Bu filmi bu kadar başarılı kılan, insanları çeken yanı sizce nedir? Samimiyeti, sahiliği, içtenliği, sahiliği, sıcaklığı, bir kere çok iyi kurulmuş senaryosu... Senaryoyu Çağan kendi yazdı, yani Çağan Irmak yazdığını yönetti. Bu bir kere başarının çilingiri! Bu bir 12 Eylül filmi değil. 12 Eylül'ü içeren, zaman zaman oradan hareket eden bir film. Çağan 'kahretsin böyle şeyler yaşadık' diye insanların canını acıtmaya çalışmıyor. Canı acımış insanların ortak duygularını sinema diliyle buluşturarak oyuncularla anlatıyor. Baba-oğul arasındaki aşılamayan mesafenin can alıcı şekilde yansıtılmış olmasıdır bu filmin başarısı.
'ELİMİ BİLE KESEBİLİRDİM' * Filmdeki birçok karakter Çağan Irmak'ın hayatında bir dönem var olan insanlar. Sizin canlandırdığınız Salim de gerçek bir karakter mi? Salim'i canlandırmış biri olarak, Çağan'ın da affına sığınarak; evet, onun hayatında var olan biri. Ama birebir Salim gibi değil tabii ki. Üstelik onun hayatındaki Salim, bir kadın. Bu kadarını söyleyeyim...
* Salim bir çocuk kadar saf ve güleryüzlü bir karakter. Ama acısını, üzüntüsünü insanı şaşırtacak kadar 'kocaman' yaşıyor. Siz Salim'i nasıl tanımlıyorsunuz? Ben aslında tanımlamamı perdede oynadım. Ama içsel olarak Salim, dünya güzeli bir adam! (gülüyor) Hatta TV dünyasından bir bayan, bir programda, "Farkında mısın, Salim aslında bütün kadınların aradığı adama çok yakın. Çünkü hiçbir şeyin kötü tarafını görmeyen, ailesine sahip çıkan, aranan adam kadınlar tarafından!" demişti...
* Başınız acıdı mı? (Biliyorum bunu sadece filmi izleyenler anlayacak, izlemeyenler de bir an önce görmeli!) Öyle sahneler ki onlar, keşke acısa! Sanki büyülü! Hümeyra, Şerif Sezer, Çetin Tekindor, Binnur Kaya, bir masa etrafına dizilmişsiniz; Çetin Tekindor, Fikret Kuşkan'ın başına neler geldiğini anlatacak. Biz orada artık oynadığımız karakterleriz. Bir sahne sonra sağ elini kes deseler, kesebilecek hale geliyor insan.
* Filmde Çetin Tekindor'un üzerine koşup devirdiğiniz sahne nasıl çekildi? Çetin Bey ile helalleştik sahneden önce. "Yetkin'cim lütfen keyfine bak" dedi, ben de "Hakkınızı helal edin" dedim. Ve filmde gördüğünüz, "Babaaa, geliyom babaaaa" diye bağırarak koştum üzerine. Aynı darbe oldu, hem de ne darbe! Hem de bir defa değil. Çetin Bey kendini tamamiyle benim darbelerime bıraktı. Büyük oyunculuk, ustalık burada başlıyor.
* Sette nasıl zaman geçirdiniz? Her gün sette olmak için sabırsızlandık. Set her gün bayram yeri gibiydi. Kargaşadan değil, sanat yapıyor olma sevincinden. Zorluklar yaşamaz mı insan; yaşar. Ama oyuncu olduğumuz için çok şanslı olduğumuzu hissettik.
SEZEN BAŞARAN GÜNAYDIN
|