|
|
|
|
|
Hayatın iki yakasına sımsıkı sarıldım
|
|
"Ameliyattan 20 gün sonra rakı-balık ziyafeti çekerim" dedim. Tam 20 gün sonra İzmir Kordon'da sofra beni bekliyordu. Hayata sarılmak için, hedef koyup savaşın.
İddiaya girdim. Dedim ki, "20 gün sonra İzmir'de Kordon'da Deniz Restaurant'ta rakı içip balık yiyeceğim." Kanal 6'nın spor müdürü Salih Sezer bu iddiayı canlı yayına taşımaz mı? Aman efendim! Yaşama sarılmanın sırrı bu. Ben bunu keşfettim. Önünüze bir hedef koyup savaşacaksınız. Dediğimi yaptım. Tam 20 gün sonra Kordon'daydım. Lokantadan içeri girdim, masa hazır. Biraz sonra harika bir Çupra ve bir tek rakı masamda. Benim iddiam üzerine garsonlar da kendi aralarında iddiaya tutuşmuş. Bana güvenenler o gün kazandılar. Dönüşte de hayatımın en inanılmaz olaylarından birini yaşadım. İnönü Stadı'na geldim. Hiç unutmuyorum, Siirt maçıydı. Mehmet Özdilek'in (Şifo Mehmet) ve Pascal Nouma'nın da son maçıydı. Ama 25 bin seyirci haykırıyordu; "Kazım Kanat el salla, el salla!.." Ayağa kalktım, el salladım. Tribünler durmuyor. Bir dakika değil dakikalarca. Bu kez yine inanılmaz bir tempo ve benim için besteledikleri bir şarkıyı söylüyorlar. Yine ayağa kalktım gözlerimden yaşlar süzüldü. Bu Beşiktaş taraftarının kendi yazarına gösterdiği inanılmaz sevgi ve vefa duygusuydu.
'SENİN İÇİN OYNAYACAĞIZ' Size bir itirafta bulunayım: Moralimin en bozuk anında o kaseti koyuyor ve dinliyorum. İşte o tribün desteği ve sevgisi beni iyileştiriyor. Bir şey daha... Hastane odasına bir telefon Beşiktaş kaptanı Mehmet Özdilek'ten geldi. Önemli bir maçtı. "Senin için oynayacağız. Kaç gol istersin?" dediler. Ben de 4 dedim. Maçı TV'den izledim.. Biraz sonra baktım Mehmet Özdilek terli forması ile çıkıp gelmez mi!.. Üzerinde antrenör dahil herkesin imzası var. "Senin için oynadık" dediler. Harika bir duyguydu. Kemoterapi ve radyoterapi oluyorum. Dayanılır gibi değil. Ama dayanıyorum işte. (Başka şansımız da yok) Bir yandan gazeteye gidip çalışıyorum... Hafta sonlarında ise Star'agidip haftanın maçlarını yorumluyorum. Eğer ağrılarım artar gidemezsem benim yerime Ali Gültiken yorum yapıyor (Sevgili Ali, bu jestini asla unutmam).
ÇOCUKLARA DAYANAMIYORUM Her şey iyi giderken baktım saçlar gidiyor. Yani saç sakal hatta kirpiklerim bile dökülüyor. Radyoterapi ve kemoterapi aynı anda oluyorum. Çok zor iş. Yani kanser savaşının en zor bölümü bu. Hastaya manevi moral işte bu anda gerekiyor. Radyo dediğimiz olay vücudumun kanser olan bölgeleri ışınlanıyor. (Yaralar ve sorunlar...) Kemo dediğimiz olayda ise vücuduma ilaç veriliyor. Mide bulantısı, kusma ve halsizlik. Gözlerim neredeyse dışarı çıkacak gibi oluyor. Bu ilaçları alırken ağzımı buzla dolduruyorum. Nedeni ağzımın içinin yara olmaması. Tedaviyi bir odada tüm hastalara yapıyorlar. Bir yanımda yaşlı bir kadın, öbür yanımda gencecik bir çocuk. Çocuklara dayanmam öyle zor ki! Henüz hayatlarının baharındalar. Özellikle kemoterapi de fazla acı çekmiyorum. Nedeni alkol!.. Bu tedavi başlamadan doktor, "İçki kullanır mısın" diye sordu. Ben "eh" dedim geveledim. Sonrasında öğrendim ki içki içenler, kemoterapiye dayanıklı olurmuş. Yani rakı içmenin faydasını ilk kez bu tedavide gördüm.
FÖTR İMAJIM OLDU Bu arada saçlar, kirpikler dökülüyor. Bizim TSYD'nin berberi Memduh, halime baktı, "Kazım Ağabey gel şu işi kökünden bitirelim" dedi. Bir anda kel olduk! Eve geldim eskiden giymeyi çok istediğim ama giymediğim fötr şapkamı buldum. Bugün bile soranlara şunu derim: Ben Atatürk devriminin yılmaz bekçisiyim. Şapka devrimine (fötr giyiyorum) ve soyadı kanununa (tüm sporcuları soyadıyla yazarım..) sahip çıkıyorum. Doktorum bir gün bir kadını gösterdi. "Yakında ölecek" dedi ve anlattı: "Kanseri yendi. Çünkü yanında kocası vardı. Hep ona destek verdi. Ama sonra, kocası kadını terk etti! Kadıncağız üzüntüden tekrar hasta oldu..."
|
|
|
|
|
|
|
|
|