Şemdinli'den Saracoğlu'na
Bir çete reisiyle ilişki içinde olduğu bilinen kişi hangi siyasiler sayesinde Milli Takım'da görev alabiliyor.
Hukukun üstünlüğünün geçerli olmadığı topraklarda ne refah, ne huzur, ne de güvenlik sağlanır. İnsanlar, toplumun belirli kurallar değil de, kaba güçle yönetildiğine inandığı zaman toplumsal düzeni sağlamak zorlaşır. Türkiye son haftalarda bunun çarpıcı iki örneğini yaşadı. Biri Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde, diğeri İstanbul'un göbeğinde Şükrü Saracoğlu Stadyumu'nda. Şemdinli'de olanlar hakkında şu anda kimsenin net bir fikri yok. Ancak olayın oluş biçimi ve sonrası gelişmeler hukukun zorlandığı izlenimi veriyor. Ayrıca, olayın ardından başta iktidar ve Başbakan olmak üzere siyasilerin yaptığı açıklamalar, hukukun dışına çıkılma çabaları olduğu fikrini güçlendiriyor. İsviçre milli maçında Şükrü Saracoğlu Stadyumu'nda olanlar konusunda ise kimsenin kuşkusu yok. Ben artık maç sonrası futbolcular arasında çıkan kavgayı, konuk takımı ağırlama biçimimizi bir kenara bırakıyorum. Asıl sormak istediğim, bir çete reisiyle içli dışlı ilişki içinde olduğu alenen bilinen bir kişinin hangi siyasiler sayesinde Milli Takım'da görev alabildiği. Yine bu kimsenin, çeteyle aidiyet bağı ayyuka çıkmış kişileri, kimden cesaret alarak soyunma odaları koridorlarına kadar sokabildiği.. Bundan vahimi, siyasi iktidarın manşetlere taşınan bu olayın üstüne yeterince gitmemesi. Bunun sonucunda şu anda Türkiye'de şöyle bir hava oluştu: Hukuk dışı uygulamalar futbol dışında bir alanda olursa siyasi iktidar çok rahatsız olabilir. Ancak milli maçlarda hukuk zorlanabilir, çete elemanları devreye girebilir. Bu da kimseyi rahatsız etmez. "Lütfen" diyerek sporda şiddete bayrak açan federasyonun tam göbeğinde, şiddete temayülü gazete sayfalarına yansımış bir kişinin yer almasının ortaya çıkmasındaki sessizliği başka türlü izah etmek mümkün değil. Başta siyasi iktidar, herkesin kesinkes kavraması gereken bir gerçek var: Hukuk dışı uygulamalara işinize geldiği zaman göz yumarsanız, memleketin başka bir yerinde çete benzeri oluşumlara bayrak açtığınızda yanınızda kimseyi bulamazsınız. Türkiye bir hukuk devleti olarak yola devam edecekse, siyasi sorunlarda da, sokakta da, sahada da kaba güç kullanımına karşı sessiz kalamaz, kalmamalı. Bunun için de, hukukun dışına çıkıldığı her olayda aynı tavrı göstermek gerekir. Türkiye yakın döneme kadar hukukun zorlandığı, çetelerin cirit attığı bir ülke görünümündeydi. Özelleştirmeden, futbol sahalarına yayılan bir alanda çetelerin borusu ötüyordu. Bugün kabul etmek gerekir ki, bu görüntü tamamen ortadan kalkmıştır. Ancak böyle bir ortamın sürmesinin tek koşulu, her alanda mücadelenin kararlı bir biçimde sürmesidir. Son milli maçta yaşananlar, bu kararlılıkta bir zafiyet biçiminde algılanabilir. Bu topraklarda hukukun üstünlüğü kavramını yerleştirmek çok kolay olmadı. Bugün bile bu kavramın herkes tarafından kabul edildiğini söylemek mümkün değil. İşine geldiği zaman, hukuk dışı yollara başvurmaktan çekinmeyenlerin sayısı ve gücü de küçümsenecek gibi değil. Hukukun üstünlüğünü tam olarak yerleştirmenin tek yolu, her alanda kararlı bir tavır sergilemek. Başta iktidar olmak üzere tüm siyasilere bir daha hatırlatalım istedik.
|