|
|
Gönüllü kölelik
Başrolünü bugünlerde çıkardığı albümle yeniden gündeme oturan Madonna'nın oynadığı, yönetmenliğini ise kocası Guy Richie'nin yaptığı 'Issız Ada' filmini izlemenizi öneririm. Bir ara Digiturk'te gösteriliyordu, DVD'sini de bulabilirsiniz sanırım. Zengin ve şımarık bir kadınla, genç ve fakir bir delikanlı, bir kaza sonucu ıssız bir adaya düşüyor. Sınıf ve cinsiyet farkı ilişkilerine yansıyor ve dayanışma yerine kavgayı seçiyorlar ve iktidar mücadelesine girişiyorlar. İlk raundu erkek kazanıyor; genç, güçlü ve dayanıklı olma avantajıyla... Yemek bulma işini o hallediyor, zıpkın yapıyor, balık avlıyor vs. Yemeğini hak etmesi koşuluyla kadınla paylaşmaya razı oluyor. Çamaşırlarını yıkarsa, her dediğini yerine getirirse, önünde diz çökerse, ayaklarını öperse, köle olmayı kabul ederse. Başta dikleniyor kadın ama sonunda kabul ediyor önüne sürülen her koşulu. 'Niye?' sorusunu soruyorsunuz seyrederken. 'Aç kalırım, kendim balık avlamaya çalışırım, meyve veya ot yiyerek idare ederim yine de adamın kölesi olmam' diyorsunuz. Kızıyorsunuz kadına. Adamın koynuna girmesine, hatta aşık olmasına sinirleniyorsunuz. Derken kadın bir gün elinde balıkla dikiliyor adamın karşısına. Avcılığı öğrenmiş. Bir tek o işi yapamıyordu zira. Diğer bütün işleri; yemek- bulaşık-çamaşır yaptığı halde, sadece yemek bulamadığı için katlanıyordu adama. Artık onu da becermiş! Öyleyse... Adama ihtiyacı yok yani. Artık kölesi olmasına gerek yok. İşler tersine dönebilir. Ama o da ne? Değişen bir şey yok. Kadın yine gönüllü köle. Sadece balık tutabildiğini göstermek istemiş adama. "Sana ihtiyacım yok ama seni seviyorum, bu yüzden de senin her istediğini seve seve yaparım" diyor. Bu ne demek? Bir başka anlamda, "Ben senden daha güçlüyüm ama gücümü kullanmıyorum, hatta senin kendini daha güçlü hissetmen için köle olmaya bile katlanıyorum" diyor kadın. Niye böyle davranıyor dersiniz? diye bu yazıyı da bitirelim...
|