Müslüman'ın yapmaması gereken davranışlar
Onlar, Allah'la birlikte başka bir tanrıya kulluk etmezler. Haksız yere Allah'ın haram kıldığı cana kıymazlar. Zina etmezler. Kim bunları yaparsa cezasını bulur. (Furkan, 68) Yüce Allah, bu âyette tövbenin dışında, Müslümanın yapmaması gereken davranışları sıralamaktadır. Âyetlerin açıklaması ile bu davranışların neler olduğu ortaya çıkacaktır: 1. "Onlar, Allah'la birlikte başka bir tanrıya kulluk etmezler. Haksız yere Allah'ın haram kıldığı cana kıymazlar. Zina etmezler. Kim bunları yaparsa cezasını bulur." Âyet, üç önemli yasağı gündeme taşımaktadır: a) Allah ile birlikte başka bir tanrıya yalvarmamak, tapınmamak ve kulluk etmemek, "şirk koşmamak" anlamına gelmektedir. Eğer her mü'min kesinlikle tevhinancına bağlı kalsaydı, gizli ve âşikâr manada şirke düşmeseydi, böyle bir ifade ile karşılaşmayacaktı. Kendini Allah'ın kulu olarak gören bazı insanlar, Allah ile beraber başka tanrılara yalvarmakta, onlara tapınmaktadırlar. Türbelere gidip yalvarmaları, azizleri, ölüleri, ölmüş büyük insanları aracı koşup Allah'tan bir şeyler istemeleri onların şirk koşması için yeterlidir. Demek ki, Rahmân'ın kulu, imanına şirk bulaştırmayan kişidir. Yüce Allah bu şahsiyete sahip mü'mini tanımlamaktadır. b) Mü'min kişi haksız yere Allah'ın haram kıldığı bir cana kıymaz. Biz, buna hayat hakkına dokunmamak da diyebiliriz. Asırlar önce Kur'ân, canlıların hayat hakkı olduğunu ve bu hakkın dokunulmazlığını gündeme getirmektedir. Âyetin bu kısmında geçen en-nefs kelimesi, "can taşıyan her canlı" yı kapsamına almaktadır. Yeşil, hayvan ve insan buradaki nefs kavramının kapsamına girmektedir. Haksız yere bir ağaca, ormanın bir canlısına, haksız yere bir hayvana ve yine haksız yere bir insana kıyılamaz, onun yaşam hakkına dokunulamaz. Bu ilkenin, hac esnasında Mescidi Harâm'da tatbiki olarak öğrenimi ve eğitimi yapılmaktadır. Ağaçları gereksiz yere kesilen topraklarda nasıl heyelan oluyorsa, gereksiz yere hayvanları öldürülen yerlerde ekolojik denge bozuluyorsa, gereksiz yere öldürülen insanların olduğu insanlıkta da hem manevheyelan olmakta, hem de medendenge bozulmaktadır. İsrâiloğullarına verilen kitapta ve Kur'ân'da "bir cana kıymanın bütün insanlığı öldürme" ye, "bir canı kurtarmanın bütün insanlığı kurtarma" ya denk olduğu temel ilke olarak konmuş ve böylece hayat hakkının ne denli önemli olduğu belirtilmiştir (Mâide 5/32). Âyette en büyük günah, şirk; ikinci sırada ise cana kıymak gelmektedir. c) Mü'min kişinin yapmayacağı üçüncü davranış, zinadır. Kur'ân, Müslümanın cinsel ahlâkının sağlam olmasının gereğine işaret etmekte ve onu bu âyette üçüncü sıraya koymaktadır. Âyette şirkin yasaklanması inanç âlemini, insan öldürmemek insana saygıyı, zina yapmamak da cinsel ahlâkı düzenlemektedir. Bu noktada şu soruyu sorabiliriz: Bu üç ameli veya onlardan birini yapanın durumu ne olur? d) "Kim bunu yaparsa cezasını bulur." Âyetin bu kısmında yer alan yelka kelimesi "karşılaşır" anlamına gelmektedir. esâm kelimesi ise "vebal, ceza, günah, manev ağırlık" demektir. Bu kötü fiilleri işleyen mutlaka işlediğinin günahı ile karşılaşacak ve cezasını bulacaktır. Bu üç davranıştan şirk inanç âlemini, cana kıymak insanlık âlemini, zina da ahlâk âlemini yıkmaktadır. Onun için bu âlemlerde deprem meydana getirenler mutlaka günahları ile karşı karşıya geleceklerdir; çünkü bu günahlar asla kaybolmamaktadır; bir gün bu dünyada önüne konacaklardır. Her kötü davranış, erdemlere sıkılan bir mermi niteliğindedir; insanlık duvarından bir taş koparmaktır. İşte Müslüman, bu insanlık duvarından bir taş koparılmaması için uğraş vermeli ve kendisi ona sahip çıkmalıdır. Şirk, gönülde patlayan bir bomba, insan katli insan haklarında bir deprem, zina da ahlâkta açılan bir yaradır.
|