Bugün eylül dolunayı...
O benim için, gizli bir tarikatın gizli ayini gibidir... Adım adım izlerim. Üstelik büyük ayin ertesini de bırakmam... Önce ortadan kaybolur, ardından yavaş yavaş tüm gizemi ve cazibesiyle incecik bir çizgi gibi görünmeye başlar... Kaçınılmaz bir şekilde peşine düşersiniz, böylesine tutkulu bir takip sonucu önce yarım bir silueti, ardından dolunay ışığının büyüsünü görürsünüz sonra yeniden yavaş yavaş kaybolur...
*** Yaz aylarında düşman bulutlardan arınmış bir gökyüzünde daha parlak göründüğünden hayranları daha da çoğalır... Kış aylarında onu istediğimiz kadar sık ve parlak göremeyiz.
*** Ağustos ayında gene peşindeydim... İlk başlarda ortalıkta yoktu... Ayın 11'inde yarım siluetini gördüm, 19'unda ise tüm yüzünü... Eylülün başından beri de izini sürmekteyim... 9'unda yarım yüzü göründü... Bu gece başınızı gökyüzüne kaldırırsanız tüm güzelliğini, cazibesini, çekiciliğini görürsünüz. Tüm şehvetiyle ortalıkta olacak çünkü... İstanbul, duyguların bütün yoğunluğuyla çiçeklendiği en güzel mekanlarından biridir... Peki ya dolunay için en isabetli mekan hangisi acaba? Benim de kendi tercihlerim olmasına rağmen gazeteci dostum Nicolas Boursier, bir zaman önce düğün yemeğini, kendi muhteşem cazibesini dolunayın sihriyle daha da artıran bir mekanda gerçekleştirdi...
*** Unkapanı'ndaki Zeyrekhane'ye gittiğimde, dolunay bir yanına 12. yüzyıldan kalma Pantokrator Manastırı'nı, öte yanına da Mimar Sinan'ın 16. yüzyıldaki muhteşem eseri Süleymaniye'yi almıştı... Yaşanmış tüm dolunayların billur bir buhurdandan geçirilmiş ortak hayali sanki bu iki yapıda belirmişti. Zeyrekhane'nin çekiciliği İstanbul'un sadece tarihsel yaşanmışlığı ile sınırlı değildi. Bulunduğu tepeden bakıldığında Haliç'ten Marmara'ya uzanan bir masalda görünmekteydi. Şimdi eylül dolunayı için buranın ideal bir yer olduğunu düşünmekteyim...
*** İnsanın çocuksu bir tarafı var... Aynı olayı bazen bin kez yaşasa da heyecanı ilk günkü kadar taze kalabiliyor... Ben İstanbul Boğazı'nı her gördüğümde heyecanlanırım... Dolunayı her gördüğümde de...
*** Doğukan Salmanoğlu 20 yaşında Mersinli bir şair... İlk şiir kitabı olan "Bak Şimdi Buradayım" adlı kitabını bana "İlk şiir kitabımın coşkusunu sizinle paylaştığım için mutluyum" diyerek imzalamış... Şiirlerine bakarken şu mısrayı buldum: "Bir çölün akşam soğuğunda doğan mehtabıyım ben."
*** Dolunay heyecanımız hep böyle sürer mi bilmiyorum... Sürse de, sürmese de bugün eylül mehtabı var. Eylül mehtabı, "dışarıda" izlenecek olan son mehtap... Yaz, eylül dolunayı ile taçlanarak bizi terk ediyor... İster bu hüzne, isterseniz dolunayın gizemli cazibesine kapılarak başınızı bu gece şöyle bir gökyüzüne kaldırın... "Bir mehtabiyim ben" diyebilirsiniz. Mehmet Altan kanatlı karınca
|