|
|
Milli mücadelede Nakşibendilik
Mustafa Kemal Atatürk'ün ünlü Nakşibendi şeyhi Küfrevizade Abdülbaki Efendi'ye mektuplar yazdığı mektupta milli mücadeleye verdiği destekten dolayı kendisinden övgüyle bahsettiği biliniyor.
Nakşibendi şeyhleri, Kurtuluş Savaşı döneminde özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde Kuvay-ı Milliye hareketi içerisinde önemli bir yer edindi. Milli mücadelede, Millet Meclisi'nin açılışı ve Cumhuriyet Türkiyesi'nin kuruluşunda bazı tarikat büyüklerinin, olumlu yaklaşımları olduğu çeşitli belgelerle ortaya kondu. Cemal Kutay'ın "Cumhuriyet'in Manevi Mimarları" kitabında ilk Meclis'teki milletvekillerinden en az yarısının din adamı olduğu belirtiliyor. Anadolu'da da durum aynı oldu. Erzincan'da Terzi Baba'nın halifelerinden Nakşbendi Şeyhi Mustafa Fehmi Efendi, Kırım Harbi döneminde Ruslar Kars'ı kuşatınca etrafına topladığı müritleriyle savaşa katıldı.
MİLLETVEKİLİ ŞEYH Mustafa Fehmi Efendi'nin oğlu ve tarikatta halifesi olan Şeyh Ahmed Fevzi Efendi de Milli Mücadele'de yer alarak, 1919'da toplanan Erzurum Kongresi'ne Erzincan delegesi olarak katıldı. Şeyh Ahmed Fevzi Efendi, Cumhuriyetin ilanından sonra 28 Nisan 1920'de TBMM'de Erzincan Milletvekili oldu. Ahmet Fevzi Efendi'nin Mustafa Kemal Atatürk'ün Doğu Anadolu'daki gezisine de katıldığı biliniyor. Üsküdar'ın Sultantepe Mahallesi'ndeki Nakşibendi tarikatına mensup Özbekler Tekkesi'nin de Kurtuluş Savaşı'nda milli mücadeleye büyük destek verdiği belirtiliyor. 1920 yılında İstanbul itilaf devletleri tarafından işgal edilince İstanbul'dan Anadolu'ya gidip milli mücadeleye katılmak isteyen aydınlar ve subaylar önce gizlice bu tekkeye gelirler, Şeyh Ata Efendi'nin misafiri olarak tekkede gizlenirler, uygun bir ortam olunca Samandıra ve Adapazarı üzerinden Anadolu'ya giderlerdi. Bu yolu kullanarak Anadolu'ya kaçabilenler arasında Fevzi Çakmak, İsmet İnönü, Celal Bayar, Halide Edip Adıvar, Mehmed Akif Ersoy, Ali Fuad Cebesoy ve Hamdullah Suphi Tanrıöver vardı. Bu Nakşi tekkesi, İstanbul'dan Anadolu'daki millmücadeleye silah kaçırmak için de bir üs olarak kullanılırdı. Ayrıca yaralanan bazı vatanperverlerin bu tekkede tedavi gördükleri de biliniyor.
ATATÜRK TEŞEKKÜR ETTİ Mustafa Kemal Atatürk'ün, Nakşibendi Şeyhi Küfrevizade Abdülbaki Efendi'ye mektuplar yazarak milli mücadeleye verdiği destekten dolayı ondan övgü ve saygı ile bahsettiği belirtiliyor. Bir diğerNakşibendi Şeyhi Muhammed Ziyaüddin Nurşini de, I. Dünya Savaşı'na müritleriyle beraber katıldı. Rus ve Ermeniler'e karşı savaşan Nurşini, bu savaşta bir kolunu kaybetti. Savaşta gösterdiği cesaretten dolayı kendisini takdir eden Atatürk, Nurşini'ye bir mektup yazarak, milli mücadelede ondan yardım istedi. Söz konusu mektup, Nutuk'un vesikalar bölümünde de mevcut. Başka bir Nakşibendi şeyhi Dağıstanlı Ahmed Hüsameddin Efendi'nin de 1922 tarihli bir mektubunda Mustafa Kemal'e şöyle yazdığı kaydediliyor: "Uzun bir zamandan beri milletin felaketiyle salah ve felahıyla (kurtuluşu ile) uğraşıyorsunuz, metanet (sabır) gösteriniz." Öte yandan Kafkaslar'da Ruslar'a karşı mücadelenin önderliğini yapan Şeyh Şamil de, Nakşibendiliğin Halidiyye koluna bağlı bir şeyh idi. Cezayir'de Fransızlar'a karşı yürütülen milli mücadelenin lideri ise, Emir Abdülkadir el- Cezairi hem Nakşi, hem de Şazili idi.
TEKKELER KAPATILDI Tekke ve zaviyelerin kapatılması, eğitim birliğinin ilanı ve uygulaması, Cumhuriyet kanunlarının dini esas ve inançlardan ayıklanarak, batılı anlamda laiklik üzerine kurulması, Cumhuriyet döneminde ülkemizde, devlet güçleri ile Nakşibendilik tarikatını diğer tüm tarikatlardan daha çok karşı karşıya getirdi. Tarikatın Sünni oluşu, şeriatı temel alışı, halk ve hocalar arasında yaygın oluşu, tasavvufi esnekliği olmayışı, Cumhuriyet'le birlikte başlatılan "Laisizm" faaliyetlerinde tavır almasına neden oldu. Nakşibendiliğin bazı önde gelen isimleri, "Beklemek ve her şeyi zamana bırakmak" yanlısı olmalarına rağmen, asırların verdiği bir geleneğin siyasal ve sosyal tepkilere dönüşmesine liderlik edenler de ortaya çıktı. O dönem Nakşi büyüklerinden Abdülhakim Arvasi'nin tekkelerin kapatılmasını, "Hükümet tekkeleri değil, boş mekanları kapattı. Onlar, kendi kendilerini çoktan kapatmışlardı" şeklinde yorumladığı biliniyor. Bu cevapta, hem fonksiyonları biten ve bunu çağa göre ayarlamayan tekkelere dolaylı bir ima var, hem de tekkeler kapansa da eğer misyonu bitmediyse, tarikatın yaşayabileceği anlatılıyor.
Özlem Yılmaz - Ulaş Yıldız
|