kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
  » Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Teknoloji
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Sunay Akin @ SABAH
 

Kız Kulesi'ndeki babaanne!

Amerika'nın Chicago kentinde, 1912 yılından beri yayınlanmakta olan "Poetry" adlı şiir dergisine, bir şiirseverin 100 milyon dolar bağışladığı haberinin gazetede yer alması üzerine "Ama Sunay Bey bu haksızlık" diyen birçok okurum aradı beni. "Haksızlık", Amerikalı bir "şakacı ozanın" yaptığı şu önerideydi: "Pasifik Okyanusu ortasındaki Marshall Adası Cumhuriyeti'ni satın alsak çok hoş olur. Bu adanın 'gayri safi iç üretim değeri' 90 milyon dolar olduğu için adaya kolayca sahip olur ve dünyanın ilk 'Şiir Cumhuriyeti'ni ilan ederiz." Dünyanın ilk "Şiir Cumhuriyeti" 1992 yılının 9 Mayıs günü İstanbul'da ilan edildi! Amerikalı şairlerle ortak yanımız, Şiir Cumhuriyeti'ni bir adacıkta, Kız Kulesi'nde ilan etmemiz. Ama, tek benzerlik budur; çünkü, biz "Atak" adlı balıkçı motoruyla Salacak'tan yola çıktığımızda, adayı satın almak için para taşımıyorduk yanımızda. Rafları şiir kitaplarıyla dolu, küçük bir kitaplık götürüyorduk Kız Kulesi'ne. Yani, Şiir Cumhuriyeti paranın değil, şiirin gücüyle ilan edilmiştir.

ŞİİR CUMHURİYETİ
Amerikalı şairlerin akıllarına ancak, servete konduklarında böyle bir fikir gelebilirdi zaten. Dünyanın her yerine paranın hükmettiğine inananların tapınağı olan ikiz kulelerin yıkılması bile uyandırmamış onları. Yine de bu düşünce, satın aldıkları Bikini Adası'nı bombalayıp, doğayı yok etmelerinden daha iyidir... Ve itiraf etmeliyim ki, yaratıcılıkları, düşleri bizdeki sözümona kimi "şair!" lerden daha ileride. Dünyanın "ilk" Şiir Cumhuriyeti olan Kız Kulesi'nde şiir akşamları düzenlerken, düşlerimizi, emeğimizi karalamaya çalışanlar "Amerika Şiir İstihbaratı" na mı çalışıyorlardı yoksa? 26 Aralık 2002 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yeralan, Engin Aşkın'ın konuyla ilgili haberinde şöyle deniliyor: "Kuzey Amerika'da kendilerini özgün bir evrenin bireyleri olarak gören ve sanatsal çevrelerini 'bir ulus' diye değerlendiren ozanlar 'Şiir Ulusu'nun Chicago'daki utkusunu kıvançla kutluyorlar." Biz ise, "sanatsal çevre"nin dışına çıkıp, kitapseverlerle kutladık Şiir Cumhuriyeti'nin kuruluşunu; postacı Mario Himenez'in Pablo Neruda'ya dediği "şiir yazanın değil, ihtiyacı olanındır" sözüne inanmıştık çünkü. Şiir Cumhuriyeti'ne gelmek için, yanınızda bir şiir kitabı getirmek yetiyordu. Dileyen herkes şiir okuyabiliyordu Kız Kulesi'nde. Şairler ve şiirseverler Üsküdar'dan kalkan motorlarda birlikte yolculuk ediyorlardı. Bir şiir akşamında, motoru kaçıran şair İdris Atmaca'nın kiraladığı kayıkla kuleye doğru kürek çekişi hala gözümün önündedir. Her etkinlik öncesinde, dalgaların adacığa bıraktığı pislikleri toplardık. Sahi, kaç kez süpürdük Kız Kulesi'ni!?. Şiirseverleri ellerimizdeki üzüm sepetleriyle karşılardık. Kış aylarında da, kulenin içinde toplanır, rüzgarın titrettiği yüzlerce mumun ışığında okurduk şiirlerimizi. Yalnızca İstanbul mu, dünyanın hiçbir yerinde şiire böylesine yakışan buluşmalar yaşanmamıştır. Ama, yüzümüzün gülmediği şiir toplantıları da yok değildi!.. Sivas'da yakılanların ve Uğur Mumcu'nun anısına kulede bir araya gelip, onları şiirlerle anmamız gibi. "Poetry" dergisine servet bağışlayan Ruty Lilly, 80 yaşında bir "büyükanne" imiş. Bizim Şiir Cumhuriyeti'nin de "büyükanneleri" vardı. Onların paraları yoktu belki ama, şiir akşamlarında acıkanları düşünerek, yaptıkları poğaçaları, börekleri kuleye taşıyacak denli zengin yürekleri vardı. İstanbul, sen, evlerindeki fırınlarında, dünyanın ilk Şiir Cumhuriyeti'ni doyurmak için hamur işlerinin pişirildiği bir kentsin!.. Ve bu güzelliğin, şair Turgay Fişekçi'nin dizeleriyle ölümsüzleşmiştir: Bir annedir Kız Kulesi Elinde fırından yeni çıkmış Yanmış şeker ve un kokan Bir kekle yanımıza gelir akşamüstleri İçine şiirinizi koyun Kız Kulesi Şiir Cumhuriyeti'nde yaşanılan iki "büyükanne" öyküsü vardır: İlki, şiir akşamına katılanları taşıyan bir motorun adacığa yaklaşmasıyla başlar. Kuleye burun kısmından yanaşan motordaki yolcuların inmesi için yardımcı olurken, yaşlı bir kadının yerinden kalkmadığını gördüm. Herkes inmişti ama o, iki eliyle kucağındaki çantasını sımsıkı tutmuş bir şekilde oturuyordu. "Teyzeciğim gelin, inmenize yardım edeyim" dediğimde gülümsedi: "Sağol evladım, ben Eminönü'nde ineceğim!.." "Büyükanne"ye burasının Kız Kulesi olduğunu, motorla beraber Üsküdar'a geri dönebileceğini söyleyince, "Nee, Kız Kulesi mi?" diyerek bakışlarını kulede gezdirdi ve elini uzatırken şunları söyledi:"Çocukluğumdan beri hep buraya gelmek isterdim, hiç inmez miyim?" İkinci öykünün başlangıcı ise bir "büyükanne"nin yanıma yaklaşarak: "Afedersiniz, acaba ben de bir şiir okuyabilir miyim?" demesidir. Sırası gelen büyükanne mikrofunu eline aldığında, dört yıl önce kaybettiği kocasını anarak başlar konuşmasına. Kocası hiç bir şeyini eksik etmemiş, gezdirmiş, tozdurmuş, hatta bir seferinde Avrupa'ya bile götürmüş. Büyükanne, birbirlerini çok sevdiklerini söyledikten sonra elinde tuttuğu kağıtı açtığında, dinleyiciler gibi ben de, kocası için yazdığı bir şiir okuyacağını sanmıştım. Ama, büyükannenin "aslında beni kocamdan önce isteyen biri vardı" sözleri şaşırtır herkesi: "Olmadı, babam o çocuğa vermem seni dedi. İyi de yaptı, Allah razı olsun babamdan. Kocam bir dediğimi iki etmedi, çok gezdirdi beni; severdi gezmesini rahmetli. Beni ilk isteyen çocuk bir şiir yazmıştı bana. Elim varmadı yırtıp atmaya, kıyamadım, sakladım o şiiri. Gelirken yanımda getirdim. Okuyacağımdam emin değildim, ama sizi dinlerken okumaya karar verdim!.."

DÜŞ SENETLERİ
O yaşlı kadının sözlerini ve İstanbul'un bir çekmecesinde yıllardır saklanan bir şiirin Kız Kulesi'nde günışığına çıkarılıp okunmasını bir ödül olarak kabul ediyorum. Ve, Cemal Süreya'nın "Kızkulesi'nin düş getiren pay senetleri / kısa günde kapış kapış gitti" dizelerindeki düş senetlerinden kendini mahrum bırakanlara çok şaşıyorum!.. Evet, dünyanın ilk Şiir Cumhuriyeti'ni Amerikalılar değil, biz kurduk. Belki de, ilk kez bu konuda geçtik Amerikalıları! Kız Kulesi'nde ilan edildi Şiir Cumhuriyeti; sırtı Amerika'ya dönük, kapısı Anadolu'ya açılan Kız Kulesi'nde...

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Su'daki us   / 01-10-2005
 Uyanır uyanmaz gelin!..   / 24-09-2005
 Sevgili diş fırçam   / 17-09-2005
 Hıncal'ın gördükleri   / 10-09-2005
 Kız Kulesi'ndeki babaanne!   / 27-08-2005
 Devrilen iki kitap   / 20-08-2005
 Camdaki Arap kızı   / 13-08-2005
 Dürüst olalım beyler   / 06-08-2005
 Maçka yoluna konulan taş!   / 30-07-2005
 Cumartesi sineması   / 23-07-2005
    Cumartesi Yazarlar
  » Güncel
    Yaşama Dair
    Sinema
    Gurme
BALÇİÇEK PAMİR
Yalan söylüyorum, alınma
Derin bir nefes alıp bir süre...
ALİ POYRAZOĞLU
Tiyatro mucizesi...
Her sabah oturup sorarım kendime "ne...
FİLİZ AKIN
Herkesin okulu özeldir
Ankara Koleji hazırlık bölümüne...
SUNAY AKIN
Adımızdan da önce
Birisi karşınıza çıkar da, "Atın kim?"...
AYŞE BRAV
Namus abideleri
Erkeklerin kadınları aldattığı hikayeler...
PROF. DR. BENGİ SEMERCİ
İğneden korkulur mu?
"Yaramazlık yaparsan sana iğne...
Kebap deyince akan sular duruyor
Gazeteci-yazar Hıncal Uluç tam bir kebap tutkunu. Kebaba düşkünlüğü, eti ancak...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.