Parayı veren düdüğü çalıyor
Bu kez parayı ulusal sermaye adına OYAK verdi, düdüğü de OYAK çaldı. Acaba dünya birincisi Mittal Steel ile Avrupa birincisi Arcelor niye bu kadar korkak davrandı, niye bu düdüğü çalamadı? Çok para kazanan Ruslar niçin hemen havlu attı? Bize göre yabancıların Ereğli düdüğünü çalamamasında çok önemli dört neden var. Birincisi, "altın hisse" sendromu. Bu yıl 21 Temmuz'da yapılan Ereğli Genel Kurulu'nda altın hisse ile ilgili bir düzenleme yapıldı. Sembolik 5 adet hisse ÖİB'ye sermaye artırımı, yatırım kararı, mevcut iştirak paylarının satılması gibi temel konularda karar verme hakkı tanıdı. Altın hissenin ÖİB'ye tanıdığı bu kısıtlama hakkı, genel kuruldan bu yana yabancı yatırımcıları en çok rahatsız eden noktaydı. Çok fazla konuyu dillendirmemelerine rağmen yapılan hesaplarda altın hisse kısıtlaması hep belirleyici oldu. İşin rengini değiştirdi. Yabancıların ilgisiz davranmalarının ikinci ayağında ise "Ulusal Yeniden Yapılandırma Programı" var. Bildiğiniz gibi Avrupa Birliği Komisyonu, sessiz sedasız iki hafta önce Türkiye'ye bir ültimatom verdi. Ve, Türkiye'nin 2001 yılından bu yana hazırlık yaptığı ve bir türlü tamamlayamadığı Ulusal Yeniden Yapılandırma Programıyla ilgili olarak dedi ki; "Haddehanelerinizin 3 vardiye çalışmasını kabul etmemiz mümkün değil. Bu yüzden kapasitelerinizi indireceksiniz. Sonra demir çelik sektöründe tüm şirketleriniz geçmişe dönük olarak ulusal yapılandırma kapsamında çalışacak." İşte bu açıklama demir çelik sektörüne büyük tokattı. Mittal ve Arcelor'un yakından izlediği bu konu hiç şüphe yok ki; önümüzdeki günlerin en çok tartışılan konusu olacak. Elbette hiç tartışılmayan Kyoto Sendromu unutulmamalı. Diyeceksiniz ki; bu da ne? Kyoto anlaşmasına bağlı karbondioksit kotaları maliyetleri etkileyen çok önemli bir kalem. AB ülkelerinin çok önemsediği Kyoto anlaşmasına göre, her ülkenin bir karbondioksit kotası olacak. Üstelik borsası da. Her ne kadar Türkiye bunu konuşmuyorsa da kotalarıyla ilgili durum ne bilmiyorsa da AB ülkeleri için hesap başka. O yüzden AB ülkeleri sanayilerini üçüncü ülkelere kaydırıp, planlama yaptılar. Yatırım planlamaları da sürekli değişebiliyor. Ereğli'nin bu noktada durumu ne, kimse bilmiyor. İlginç bir konu. Ve kamuoyunda giderek yükselen "Ulusal Ses" yabancıları tedirgin etti. Ereğli Ortak Girişim Grubu, "ulusal sermaye" adına önemli bir misyon yüklendi. Her ne kadar dile getirilmese de ilk kez 50 şirketin bir araya gelip Türkiye'nin en fazla katma değer yaratan şirketini almak istemesi kamuoyunu etkilemede büyük rol oynadı. Bu dört faktör Ereğli özelleştirmesinde yabancıların temkinli olmaya itti. Kimse büyük paralarla büyük mücadeleye girişmedi. Türkiye, AB ile müzakerelere başlamış bir ülke, "fiyat ona göre yüksek olur" diye yorum yapanların tümü yanıldı. Ereğli özelleştirmesi ile birlikte iki şehir "Ereğli ve İskenderun," bu şehirlerde çelikle yaşayan binlerce insan nefes aldı. 44 yıllık çelik kültürü kazandı. Ereğli özelleştirmesi ile aslında derin derin nefes alan AK Parti iktidarıydı.. Tüpraş'ın Koç Holding'te, Ereğli'nin OYAK'ta kalması AK Parti hükümetini öylesine rahatlattı ki mübarek, fay hattı gibi sıkıntı çatladı. Avrupalı Türkiye, OYAK'LI Ereğli ile yola devam ederken bu özelleştirmede bir başka depreme yol açar mı? Göreceğiz.
|