|
|
Anne, Tanrı neden bu kadar masum insanın ölmesine izin veriyor?
Birbirimizi kınayarak, nefret ederek, öldürerek kalbimizi sımsıkı kapatarak içimizdeki Tanrı'yı yok ediyoruz. Oysa iyileşmek ve kendimizi esir ettiğimiz zincirden koparmak bizim elimizde.
10 yaşındaki kızım Mira'nin New Orleans sel felaketinin televizyondaki görüntüleri üzerine sorduğu soruydu soru birden beni yakın geçmişime kadar "Tanrı"yı nasıl gözümde canlandırdığıma götürdü. Uzun boylu, iri yapılı, dik duruşlu, orta yaşlı ve beyaz saçlı bir adam. Yüzünde samimi ve güven uyandıran bir ifade var ama Noel baba gibi "babacan" değil. Koyu yeşil, tertemiz bir manav önlüğü giymiş ve sebzelerin meyvaların başında bekliyor. Siz ona yaklaşınca "Nasıl yardımcı olabilirim?" diyor. O siparişlerinizi hazırlayıp, size veriyor. İşi bitince de bulutların üstündeki yerini alıyor. Çünkü aşağıdaki 5 milyardan fazla insanı sıkı takibe alması lazım. Kim iyilik, kim kötülük yapıyor diye. Ona göre günahların, sevapların bilançosunu çıkartıp, sizi cezalandıracak veya ödüllendirecek ya da taraf tutacak... Her ne kadar bu dünyada yaşayan insan sayısı kadar Tanrı tanımlaması olsa da, Tanrı'nın görüntüsü buydu benim gözümde... Kendimi tanıdıkça ve yaşama karşı şefkatim arttıkca bugün Tanrı'yı hissetme şeklim doğal olarak biraz farklılaştı. Her şeyden önce tepemizde bekleyen bir gardiyan olmadığını biliyorum. Milyarlarca galaksinin içinde bir toz parçası olan dünyamızda Tanrı'yı bu kadar limitleyemiyeceğimi anladım. O içimde, hepimizin içinde. Evrensel bir enerji, sonsuz bir zeka...
SİZE DE ÇIKABİLİR Biz yaşam enerjimizi ne kadar iyi kullanıp yayıyorsak, bize o kadar iyi geri geliyor. Ne kadar kötü saçarsak bir o kadar da geri alıyoruz. Kimse beni cezalandırmıyor, ben kendimi cezalandırıyorum. Kimse beni ödüllendirmiyor, ben kendimi ödüllendiriyorum, yetişkin hayatımda yaptığım seçimlerle ve hayata bakış şeklimle... Peki neden başkalarının yedikleri önünde, yemedikleri ardındayken diğerleri sevdikleri dahil, her şeylerini kaybediyorlar? Kim dedi ki biri şanslı, diğeri şanssız diye? Piyangonun kime, ne zaman vuracağı belli mi? Herkesin yaşantısı dışarıdan göründüğü gibi mi? Parası, şanı şöhreti olan çok kişi, boğazını ancak doyuran ama kalbi açık çok kişiden daha zavallı değil mi? Kazanma ve güç hırsınızı yerine getirmeye çalışırken, ruhunuzu kaybetmek... Yani mal olarak zengin ama ruhu fakir olmak. Gerçekten değer verdiğiniz şeylere vaktiniz yokken birden kaybettiğinizde, aslında bize neyin önemli neyin önemsiz olduğunu gösteren hayatı nasıl suçlayabiliriz? Bu dünyada değişmeyen tek şey her şeyin sürekli değiştiği değil mi? Belki de bu yaşamda gerçekten neyin değerli olduğunu görmemiz ve şefkatimizi geliştirmemiz gerekiyor. Her şey elinizdeyken bunun değerini bilmek, olmayacak şeyleri problem yapmamak gerekiyor ama elimizden gidenlerle birlikte kendimiz de yok olamayız. New Orleans'ta yaşayan çok kişi şartlar ne kadar vahim olursa olsun, bulundukları yerleri terk etmeyi reddediyorlar, çünkü oradan ayrılmak onlar için yenilmek, pes etmek demek, hayatın sonu demek, alıştıkları, bildikleri her şeyi bırakıp, yeniden doğmak demek.
CEVAP İÇİNİZDE Tanrı'nın bize yaptıklarını sorgulamadan önce bir de bizlerin ne yaptığımıza bir bakalım...Yalnız 20. yüzyılda insanoğlunun yüz milyon insanı öldürmüş olabileceğini aklınız alıyor mu? Bu çapta bir işkenceyi insan insana yapıyor. Çevremize uyguladığımız ruhsal, duygusal, fiziksel baskıyı, şiddeti ve eziyeti katmıyorum işin içine. Bütünleşmek, ve Tanrı'yı içimizde yaşamak yerine, O'nu dinlere, mezheplere bölüyoruz. Benim Tanrım, senin Tanrın yapıyoruz. Birbirimizi kınayarak, nefret ederek, öldürerek, yok ederek, kalbimizi sımsıkı kapatarak, içimizdeki Tanrı'yı yok ediyoruz. Ne bekleyebiliriz ki? Kendilerini içlerinde gerçekten çok kötü hisseden insanlar nasıl hissettiklerini böyle yansıtabiliyorlar dünyaya. Ancak bu çılgınlığın ardında gerçek sevgi gücümüz de var ara ara yaşadığımız. Kaynağı içimizde, hepimizin içinde ama kaybetme korkumuz o kadar ağır basıyorki doya doya onu da yaşayamıyoruz İyileşmek ve kendimizi esir ettiğimiz zincirden kurtulmak bizim elimizde. Hayat şartlarımız istediğimiz gibi değil diye (yani her şey istediğim gibi olmuyor diye), Tanrı'ya inancımızı kaybetmek yerine, sorunun cevabını içimizde aramaya, hayata yaklaşımımızı tekrar gözden geçirmeye ne dersiniz?
Elvan DEMİRKAN
|