|
|
|
|
|
|
FBI skandalının Türkiye bağlantısı
Sibel Edmonds'ın adı bir zamanlar çevirmen olarak çalıştığı FBI'a karşı dudak uçuklatan suçlamalarıyla duyuldu. Vanity Fair Dergisi'nin Eylül sayısında geniş yer verdiği Edmonds dosyasında Türk diplomatlar için de ağır suçlamalar yer aldı.
Eylül'den sonra FBI'da çevirmen olarak çalışmaya başladı. Tercüman ilanlarından bulduğu bu işte, 200-300 kişinin çalıştığı bir dinleme salonunda görevlendirildi. FBI'da bu bölümde görev yapan ilk Türk dili uzmanıydı. Ancak her şey Türk meslektaşının kanuni olmayan bazı olayları ört pas ettiğini fark etmesiyle değişmeye başladı. Öncelikle işinden oldu. Şimdilerde idealleri uğruna savaşıyor. Bu nedenle Amerika'nın en güçlü insanlarından tehditler alıyor. Tarih 2 Aralık 2001, günlerden pazardı. Sibel ve eşi Matthew Edmonds bu soğuk kış sabahında kahvelerini için tembellik yapıyorlardı. Sibel 11 Eylül'den dokuz gün sonrasından itibaren FBI tarafından adeta sömürülüyordu. Bunun sebebi ise çok iyi derecede Türkçe, Farsça ve Azerice bilmesiydi. İki üniversite bitirmiş, master ve doktora için hazırlıklar yapıyordu. Bu iş ona oldukça ağır gelmişti. Yine de Türk asıllı bir Amerikan vatandaşı olarak, bu işi bir vatani görev olarak görüyordu. Edmonds'lar bu pazar sabahında miskin miskin otururlarken telefonları çaldı. Cevap veren Matthew oldu. Karşı taraftaki ise Sibel'in FBI'da birlikte görev yaptıkları Melek Can Dickerson'du. "Sizin oralardayım, kocamı sizinle tanıştırmak isterim. Uygunsanız size gelebiliriz" dedi. Bunun üzerine Sibel ve Matthew acilen hazırlandı. Zaten yarım saat sonra misafirleri kapıdaydı bile. Melek'in kocası Douglas Birleşik Devletler Hava Kuvvetleri'nde binbaşıydı. Ankara'da uzun yıllar askeri ateşe olarak görev yapmıştı. Melek'le de burada tanışmışlardı. İki çift oturup kahvelerini içerken Douglas Dickerson, Edmondslar'a iki Türk kuruluşu olan Türk Amerikan Konseyi (ATC) ve Türk Amerikan Dernekleri Asamblesi (ATAA) ile ilişkileri olup olmadığını sordu. Ondan sonra da ATC'nin üye olmak için iyi bir örgüt olduğunu söyledi ve ekledi: "İyi bir hayat yaşamak ve erken emekli olmak için yardım ediyorlar." Sibel Edmonds ise bu kuruluştan haberdar olduğunu ancak katılmak için onlarla ilişkili bir işte çalışması gerektiğini zannettiğini söyledi. Bunu üzerine Matthew: "Onlara ne iş yaptığını söylersen hemen seni üye yaparlar" dedi. Bu konuşmadan bir süre sonra Dickersonlar evden ayrıldılar.
BİLGİ SIZDIRIYORDU Sibel Edmonds bu konuşmada bir gariplik olduğunun farkındaydı. Edmonds'ın FBI'daki görevi, istihbarat soruşturmasına hedef olabilecek kişilerin telefon konuşmalarını dinlemeyi de kapsıyordu. Bu hedef kişiler arasında Edmonds'ın daha sonra Adalet Bakanlığı yetkililerine açıklayacağı üzere üst düzey Türk diplomatlar ve ATC yöneticileri bulunuyordu. Bu pazar ziyaretinden sonra Sibel Edmonds, birkaç hafta boyunca patronlarını Dickerson'ların incelenmesi için ikna etmeye çalıştı. Edmondslar'ın avukatlarına göre, Sibel Edmonds Melek Can Dickerson FBI'ın izlediği Türklere bilgi sızdırdığından şüpheleniyordu. Edmonds'un bir diğer iddiası ise yaptığı bazı telefon görüşmelerinin Dickerson'un dinlemesini engellemek istediği yönündeydi. Ancak FBI Sibel Edmonds'ın bu iddialarını araştırmak yerine onu 2002'nin Mart ayından işten çıkardı. Edmonds bunun üzerine mahkemeye pek çok girişimde bulundu. Ancak hepsi gizlilik sebebiyle reddedildi. Şimdi de savaşından vazgeçmeyerek Yüksek Mahkeme'de FBI aleyhinde dava açmaya hazırlanıyor.
ÖNEMSİZ KONUŞMALAR Aslında Sibel Edmonds, Dickersonlar'ın evlerine yaptıkları ziyaretten sonra şüphelerini amiri Mike Feghali'ye bildirmişti. Önce sözlü, sonra da yazılı olarak yaptığı uyarılarından sonra Lübnan asıllı bir Amerikalı olan Feghali, Edmonds'a endişelenmemesi gerektiğini söylemişti. Aralık ayının sonlarına doğru görev dağılımında değişiklikler yaşanmaya başladı. Önceden herkes kendine hangi hat düşerse oradaki konuşmayı dinliyordu. Şimdi ise her tercümanın dinledikleri alanlar belirlenmişti. Melek Can Dickerson, Türk Amerikan Konseyi de dahil olmak üzere tüm önemli hedefleri dinliyordu. Bir süre sonra FBI'ın Türk karşı casusluk bölümü ajanı Dennis Saccer, Melek Can Dickerson'ın dinleyip önemsiz bulduğu konuşmaları tekrar dinlemesini istedi. Çünkü Saccer da 11 Dickerson'dan şüphelenmekteydi. Bu sayede Sibel Edmonds bir Türk yetkilinin Amerikan Dışişleri Bakanlığı'ndan bir çalışanı Türk Amerikan Konseyi'nin ofisine davet ederek, 7 bin dolar nakit para verdiğini öğrendi. Bu alışverişin sebebi de dışişleri yetkilisinin sahip olduğu istihbarattı. Sibel Edmonds'ın işten çıkarılmasından sonra FBI, Senato'ya açıklama yapmak zorunda kaldı. Burada Melek Can ve Douglas Dickerson'un Amerikan Türk Konseyi ile olan ilişkilerini sakladıkları ve FBI'ın hedefinde olan bir Türk Amerikan Konseyi görevlisiyle arkadaş olduklarını sakladıkları açıklandı. Hatta Melek Can bu görevlinin teybe alınan konuşmalarını dinlemekle görevliydi.
ERMENİ TASARISINA RÜŞVET Bunların yanı sıra Sibel Edmonds Türk yetkililerin bazı üst düzey Amerikalı politikacılara rüşvet vererek Türkiye adına yardım istediklerini de anlattı. FBI'ın hedef seçtiği Türk yetkililerin telefon konuşmalarında Parlamento Başkanı Denis Hastert'e 10 binlerce dolarlık rüşvet vererek, karşılığında siyasi yardım istemeyi tartıştıklarını söylüyor. Edmonds'a göre örneğin 2000 yılında sözde Ermeni yasa tasarısını geri çeken Hastert, 500 bin dolar rüşvet almıştı. Bu Türkiye'nin Chicago Konsolosluğu çalışanlarının dinlendiği telefon konuşmalarında ortaya çıkmıştı. Ayrıca Edmonds, Amerikan araştırma enstitülerine yerleştirilen Türk öğrencilerin, nükleer silahların karaborsa piyasasıyla ilgili bilgi topladıklarını da iddia ediyor. Tüm bu açıklamaları Sibel Edmonds'ın bazı tehditler almasına da sebep oldu. Üç kız kardeşten en büyüğü olan Edmonds, FBI'dan kovulduktan sonra tüm ailesinin yanında olmasını istedi. Kız kardeşlerinden küçüğü zaten kendisinin yanındaydı; Amerika'da eğitim görüyordu. Bunun üzerine diğer kız kardeşi ve annesi de Edmondslar'ın yanına gitti. Kısa bir süre sonra annesinin İstanbul'daki komşularından ilgi çekici bir haber aldılar. İki polis gelip Edmonds'ı sormuştu ve bunun sebebini de bir "haber alma konusu" olarak göstermişlerdi. Sibel Edmonds casus filmlerini gölgede bırakan bu gelişmelerden sonra çok umutlandığı senato soruşturmasından olumsuz sonuç aldı. Ancak işin peşini bırakmaya niyetli değil ve yakın zamanda hakkını Amerikan Federal Yüksek Mahkemesi'nde aramaya hazırlanıyor.
|
|
|
|
|
|
|
|
|