| |
Avrupa asla ihanet edemez
HERKES yürek çarpıntısıyla "AB ile müzakereler başlayabilecek mi?" sorusuna yanıt arıyor... Bize göre, 3 Ekim'de Lüksemburg'da masaya oturulacak. Çünkü İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw'ın dediği gibi, Türkiye'ye son anda sırt çevirmek "Avrupa'nın korkunç bir ihaneti olur...".
Ankara-Brüksel hattında hava, Nâzım Hikmet'in ünlü dizesiyle özetlenebilir: "Kurşun gibi ağır..." Avrupa Parlamentosu gerilimi daha da artırdı. Geçen yıl, 16 Aralık 2004'te Türkiye'nin Kopenhag Kriterleri'ni yerine getirdiğini duyuran ve "Bu etkileyici performansın katılım müzakerelerinin öngörülen tarihte açılması için yeterli olduğunu" 262'ye karşı 407 oyla kabul eden Parlamento dün bu kararını unutacak kadar bellek zaafiyeti sergiledi. O kararda kesinlikle yer almayan "İmtiyazlı ortaklık" seçeneğini sokuşturmaya kalkıştı. Ermeni soykırımının tanınmasını üyelik için önkoşul ilan etti. Dahası Ek Protokol'un onayını süresiz erteledi. Neymiş; önce TBMM'yi bekleyeceklermiş. AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn'in "Beyler kendi kalemize gol atıyorsunuz " uyarılarını bile duymadılar. Öyle ya; bir yandan en geç 2006 ortasına kadar Gümrük Birliği'nin tüm üyelere eksiksiz uygulanmasını istiyorlar, bir yandan da uygulama için zorunlu olan belgeyi onaylamıyorlar. Ya hükümet Ek Protokol'u Meclis'e göndermekten vazgeçerse ya da ileri bir tarihe bırakırsa ne olacak? Düşünmediler bile Neyse ki, Avrupa Parlamentosu'nun kararlarının bağlayıcı niteliği yok . Önemsemeyebiliriz. Peki, AB Daimi Temsilciler Meclisi'nde bir türlü sonuçlandırılamayan Müzakere Çerçeve Belgesi için aynı rahatlığı göstermek mümkün mü? Gerçi hükümet haklı olarak, belgeye 17 Aralık kararlarıyla bağdaşmayan ifadeler ya da koşullar konulursa, Türkiye'nin masaya oturmayabileceği uyarısında bulunuyor ama uzmanların değerlendirmeleri farklı. Örneğin TÜSİAD Brüksel Temsilcisi Dr. Bahadır Kaleağası, Türkiye'nin belgeye imza koymayacağını hatırlatıyor, o nedenle "Görüşmelere başlamanın belgedeki her şeyi kabul etmek anlamına gelmediğini" belirtiyor. Bizim beklentimiz ise, sonunda Türkiye'yi kızdıracak taleplerin hiçbirinin belgeye girmeyeceği yolunda . Özellikle de en ciddi pürüz olan ve Avusturya'nın direttiği "İmtiyazlı ortaklık" seçeneği. Çünkü Avusturya hükümetinin derdi hem Türkiye'yi gererek iç kamuoyuna mesaj vermek, hem de İngiltere'yi sıkıştırarak Hırvatistan'a müzakere kapılarını açtırmak.
Kravatı bağlama zamanı geldi Galiba amacına ulaşıyor: Türkiye ile müzakerelerin başlamasını dönem başkanlığının en önemli önceliği olarak gören İngiltere, kıravatın mucidi Hırvatistan'a da olumlu işaret göndermeyi kabul etti. Göreceksiniz, Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı Carla Del Ponte, 2 Ekim'de Hırvatistan'ın savaş suçlularının adalete teslimi için çabalarını artırdığını bildirecek, İngiltere de bu görüşe dayalı olarak Hırvatistan'la görüşmelerin "En kısa sürede" başlayacağını açıklayacak. Böylece Müzakere Çerçeve Belgesi, "Türkiye ile görüşmelerin ortak hedefi tam üyeliktir" ifadesiyle noktalanacak. Zaten İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw'in Pazartesi günü Lüksemburg'ta yapacağı konuşmanın metni aşağıyukarı hazır. Şöyle başlıyor: "Bugün açtığımız müzakereler..." Straw'in dün yaptığı ağır uyarı da aslında olumlu bir gelişme: "Avrupa'nın bu tarihi anda Türkiye'ye sırt çevirmesi müthiş bir ihanet olur." Çünkü öyle bir şey Türkiye'nin 80 yıllık mecrasını değiştirmek demek. Uygarlıklar barışını dinamitlemek demek. Avrupa için sonuçları kestirilemeyecek kriz demek. Altından kalkamaz. Kalkamayacağı için de ihaneti göze alamaz!
|