| |
Kartepe...
Perşembe günü, İstanbul'un yanı başındaki Sapanca'nın yolunu tuttuğumda bölgenin olağanüstü doğal güzelliğinin bir "kayak merkezini" kapsadığının da farkında değildim... "4. Ulusal Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi"nin yapılacağı Kartepe'ye tırmanırken tanrısal cömertliğin sandığımdan daha ileri boyutlarda olduğunu görmek beni sevinçli bir şaşkınlığa uğrattı.
Fikir babalığını şimdi kendileri de öğretim üyesi olan eski öğrencilerimin yaptığı "Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi" yavaş yavaş büyüyen narin bir bebek gibi... Bu seneki ebeveynliğini Sakarya Üniversitesi üstlendi. Kongre'nin, "Türkiye Bilgi Toplumunun Neresinde?" başlıklı açılış panelinin başkanlığını Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım yaptı. Sabancı Üniversitesi'nden Kemal İnan, KOSGEB Başkanı Erkan Gürkan ve ben de katılımcıydık.
Ulaştırma Bakanı Yıldırım, Türkiye'nin "bilgi toplumu" olma sürecindeki konumunun resmi bir fotoğrafını çekti. Yeryüzündeki iletişimin "kablosuz" yöne doğru olduğu gerçeği Türkiye'de de yaşama yansımaktaydı. Nitekim, cep telefonu sayısı 36 milyon 600 bine çıkarken, sabit telefon sayısı "yirmi bir milyon"dan on dokuz milyona inmiş... Ancak, Türkiye AB ile kıyaslanınca çok gerilerde... AB'de internet kullanımı yüzde 9 iken bizde bu oran binde 3... Bakan, yıl sonunda Türkiye'deki tüm okulların internet bağlantısına kavuşacağı müjdesini verdi... Bu, çağ ile aramızdaki farkı kapatmak açısından önemli bir atılım... Nüfusun yarısının 25 yaşın altında olduğu bizimki gibi bir ülkede söylenen gerçekleşirse, genç kuşaklar çağın dilini öğrenebilecek...
Bilgisayarlaşma ile "hane geliri" arasında da birebir bir ilişki var... Türkiye'de "bilgisayar okur-yazarlık oranı" yüzde 5-6 civarındaymış... Bilgisayar olan hane ise yüzde 10 imiş... Ulaştırma Bakanı bunu gelirin düşük olmasına bağlıyor. Nüfusun yüzde 82'sinin gelirinin 1 milyarın altında olduğu Türkiye'de "bilgisayarlaşmanın" daha artmasının zor olduğunu; bunun yaygınlaşması için ortalama gelirin 2.5 milyarın üzerine çıkması gerektiğini vurguluyor.. Gene de, belki yönetimde olmasının doğası, umutsuz değil... Avrupa'nın internet konusunda en ileri ülkesi konumundaki İngiltere'de durum 1999'da bizden farklı değilmiş... Şimdi ise orada internete ulaşım oranı yüzde 60'a varmış...
İnternet, "devlet-birey ilişkilerini" nasıl etkiliyor peki? Yapılan incelemeler, ülkemizde vatandaşların yüzde 37'sinin kamusal hizmetlerden memnun olmadığını ortaya koymakta... Bunu interneti de kullanarak nasıl daha kaliteli bir hale getirebiliriz? Örneğin, bakandan duyduğum bir örnek benim için etkileyiciydi... Bir Norveç vatandaşı devleti ile bürokratik ilişkilerinin yüzde 75'ini internet vasıtasıyla çözüyormuş. Türkiye'de bunun için bir "e-devlet" projesi yürütülüyor... Yılbaşına kadar internet hizmetlerine bir standart getirilecek ve on dokuz kalem bürokratik işlem tümüyle internet ortamında yapılır hale gelecek. Gene DPT Başkanlığı'nda bilgi toplumuna ulaşma konusunda hazırlanan "stratejik" bir belge çalışması var... Bu belge "bilgi toplumu" olmak için yapılması gerekenleri kapsayacakmış... Haberleşme Kanunu, Bilgi Edinme Yasası gibi mevzuat değişimleri de bunun çerçevesini oluşturmakta...
Bir toplumun "nerede" olduğunu belirleyen en somut gösterge, yaptığı icatlar ve bunları kayda geçiren patent sayısı... ABD'nin üç günde ürettiğini Türkiye 175 yılda üretiyorsa, durum vahim demektir... Bu vahameti aşmanın tek yolu toplumsal ve siyasal iradenin "araştırma ve geliştirme" harcamasına hız vermesi, teknoloji üretmeye kararlı olması... Türk toplumunun gündeminde "patent" ne kadar var ise bilgi toplumu olma yolunda da umut o kadar var...
Bütün bu konuşmalardan sonra Kartepe'den usul usul inerken Türkiye realitesini unuttum... Sapanca'nın doğası büyülü tılsımıyla sizi içine alıp diğer her şeyi unutturuyordu...
|