| |
|
|
'Tahrik' kolay mı?
GAMZE Özçelik olayına ilişkin tartışmalar pek çok farklı boyutta sürmekte. Öyle olması da doğal, çünkü alışılmış türden değil. Ünlü kişiler, aşk, ayrılık, yalanlar, teknoloji, çelişkili ifadeler ve sonucu henüz bilinmeyen bir mahkeme süreci, cep telefonu görüntüleriyle başlayan tartışmaların unsurları. Haberlerin ölçülü verilmesi nedeniyle, Sabah okurlarından dikkate değer bir tepki yok. Gazete açısından olumlu bir işaret. Öyle olmasa da, tartışmanın Sabah'ta bir köşeye yansıyan "tahrik" boyutunu ele almakta yarar var. Yılmaz Özdil, perşembe günkü yazısında önemli bir etik sorununu işliyor. Son haftaların taşlı sopalı çatışmalarını, linç girişimlerini, kanlı terör olaylarını Gamze Özçelik olayıyla kıyaslıyor. Gamze Özçelik haberlerini de ötekileri de televizyonların verdiğini anımsatan Özdil, taşlı saldırı, çatışma, linç girişimi vb tarzı haberleri kastederek, "ama" diyor, "bu haberleri veren televizyoncular gazete yazarları tarafından milleti tahrik etmekle suçlanıyorlar." Ve soruyor: "Bu nasıl bir millet ki, 'cinsel' haberlerle tahrik olmuyor, 'şiddet' haberleriyle tahrik oluyor?" Güzel bir soru. Bana göre cevabı net. Çünkü ikisi arasında net bir fark var. Televizyonlar Gamze Özçelik'in cep telefonuyla çekilen sevişme görüntülerini yayınlamadı. Çünkü, sadece etik değil, yasa gereği de yayınlayamazlardı. Diyelim yayınladılar. O zaman izleyicinin bu görüntüler karşısında da tahrik olacağından kimsenin kuşkusu olmasın. En güçlü medya, yazılı basın veya radyo değil, televizyon. Ekrana yansıyan her görüntü, öteki mecralardaki "bilgi"lerden daha derin iz bırakıyor, daha sert bir tepkiye kapı aralıyor. Türkiye'de halk sıkı bir televizyon tutkunu. Bağımlı. Haliyle, toplumsal infial nedeniyle ortaya çıkan şiddetin görüntüleri "uzun süreli", "tekrarlı" veya "uzatmalı" olarak verildiği ölçüde "tahrik" kanaatleri körükleniyor. atv şiddet haberlerini "ölçüsüz" verdi kanaatinde değilim. "Ölçü", meslek sorumluluğunun gereği.
|