|
|
|
|
|
Korkaklar silah taşır
|
|
11 yıldır "silaha hayır" diyen Nazire Dedeman bu kez umutlandı.
"İlk defa bir başbakan bireysel silahsızlanmanın önemini vurguladı. Müthiş bir şey... Çocuklarımıza oyuncak silah almayalım. Silahı olanı çevresi soyutlasın... Silah güç değil korku getirir."
Korkaklar silah taşır
Umut Vakfı Kurucusu Başkanı Nazire Dedeman "Nihayet" diyor. "Nihayet silaha hayır çağrımıza bir yanıt geldi. İlk defa bir Başbakan, bireysel silahsızlanma önemini vurguladı" Dedeman Umut Vakfı'nın bir araştırmasını anlatıyor, bireysel silahlanmanın en ciddiye alınması gereken nedeninin "erkeklik simgesi" diye silah alanlar olduğunu söylüyor.
Dün yazdım, "Günlerdir anlamaya çalışıyorum" diye. Niye Pazartesi Sohbeti için Nazire Dedeman'ı seçtiğimi aşağıdaki satırlarda anlattım.
Bir insanı kazara da olsa öldürmenin yükü nasıl taşınır? Düğününde yeğenini vuran damat ilk kez ne zaman gülümseyebilir?
Gencecik Begüm'ün katili iç hesaplaşma yaşamıyor mudur sahiden? Köpek yavrularını suya atıp boğan küçük çocuklar büyüyünce çocuklarına köpek alacaklar mıdır acaba?
Bir annenin 9 ay karnında taşıyıp içinde büyüttüğü çocuğunu serseri bir kurşunla kaybetmenin acısını en iyi kim anlayabilir? Belki bu cevapları bulmak için çaldım kapısını. Belki bireysel silahsızlanma denilince akla ilk gelen isim o diye. Belki de bu gri saçlı, güzel gözlü kadının gücüne hayran olduğum için. Nasıl yapıyor, nasıl ayakta durmayı becerebiliyor, nasıl hala hukukun üstünlüğüne inanıyor diye sorabilmek için gidip oturdum karşısına. Söylediği her kelimeyi yedim, yuttum, içime sindirdim. Canımı çok acıttı kaybettiği oğlunu anlatırken. Kendi içi de acıdı.
Nazire Dedeman'dan bahsediyorum. Oğlunu, kendi deyimiyle bir cinayete kurban veren o gri saçlı kadından. Umut Vakfı'nın kurucusundan. Yaklaşık 10 yıldır "Silaha hayır" diye bağıran o iradeli kadından. "İlk defa" dedi, gözleri parlayarak. "İlk defa bir Başbakan bireysel silahsızlanmadan bahsetti. Müthiş bir gelişme."
Her yıl yaklaşık 3 bin kişi ölüyor. Hepsi ateşli silahlar yüzünden.
Her gün, her hafta, her ay bir başka maganda kurşun haberi okuyoruz. Sayfaları çeviriyoruz, ölenlere şöyle bir göz atarak.
Çok mu sıradanlaşıyor insan hayatı? Öylesine kolay mı birini kaybetmek? Biz niye alışıyoruz peki?
Niye olağanmış gibi davranıyoruz? Anneler alışamıyor oysa ki.
O alışmıyor. "En kolayı bu" diyor.
Önemli olan fark yaratmak. Siz de bir fark yaratın, söylediklerini kaçırmayın.
12 YILLIK MÜCADELE Mail yağmuruna tuttunuz beni. Daha söyleşiyi okumadan hissettiklerinizi paylaştınız. O kadar çok yüreği yanan anne ve baba varmış ki, sessiz bir çığlık gibi. Gözlerim doldu okurken. Bir kez daha anladım "Silaha hayır" demenin gücünü. Umut Vakfı'nın kurucusu Nazire Dedeman ile bireysel silahsızlanmayı konuşmak için bir araya geldik.Bilmeyenler için küçük bir bilgi, Dedeman 28 Eylül 1993 yılında 17 yaşındaki oğlu Umut'u kaybetmişti. Umut, Kürt Ahmet lakaplı Ahmet Turgut'un oğlu Melih Turgut'un silahından çıkan kurşuna hedef olmuştu. Dedeman'ın hukuk mücadelesi 12 yıldır devam ediyor. Umut'un öldüğü gün vakıf tarafından "Bireysel Silahsızlanma Günü" ilan edildi. Söyleşi devam ettikçe konu ister istemez oğluna geldi. Kaybı konusunda yıllardır ağzını açmayan Nazire Dedeman, bütün içtenliğiyle neler hissettiğini anlattı. Ama bir şartı vardı. "Önemli olan benim iç meselem değil" dedi. "Lütfen önce Umut Vakfı'nı, bireysel silahsızlanmanın önemini konuşalım. Umut sonra." O yüzden önce bireysel silahsızlanma. Çocuğunu kaybeden annenin hikayesi, hissettikleri ve mücadelesi yarına.
* Umut Vakfı'nı 11 yıl önce kurdunuz. "Silaha hayır" dediniz. Yine de her gün maganda kurşunu tarafından ölen insanların haberlerini okuyoruz. 11 yıldır Türkiye'de neler değişti? Değişen şeyler elbette ki var. Ama biraz yavaş değişiyor. Bugün biraz daha hızlandırmak için gündem de oluşturuluyor. Bu çok güzel bir gelişme. 11 yıldır Umut Vakfı olarak mücadele veriyoruz. Silah şiddetin en uç ve öldürücü noktası. Silah başka şeye yaramıyor, sadece öldürmeye yarıyor. O nedenle silahın ortadan kaldırılmasını gündeme getirdiğimiz ilk günden beri, silahın yanlışlığını vurgulamak için kamuoyu yaratmaya çalışıyoruz.
13 NEDENİ VAR * Oluştu mu böyle bir kamuoyu? Bunu yarattığımızı zannediyoruz. En azından herkesin bilincinde "silah yanlıştır" düşüncesi var. Belki de 11 yıldır yaptığımız en önemli değişimlerden biri bu. İnsanların "Silah kötü bir şeydir" diye düşünmelerini sağladık.
* İnsan niye silahı olsun ister? Bu konuda bir çok bilimsel araştırmalarımız var. Uzmankuruluşlarla yaptığımız çalışmalar sonucunda ortaya çıkan sonuçları size özetleyeyim. Bireysel silahlanmanın nedenleri: 1- Kontrol edilemeyen ilkel güdü. 2- Toplumda rağbet görme isteği. 3- Erkeklik simgesi. 4- Güç simgesi. 5- Topluma ve kendine güvensizlik. 6- İletişim kurmakta zorluk. 7- Geri kalmış alt kültür. 8- Korku. 9- Yanlış eğitim. 10- Moda. 11- Suç işlemek. 12- İntihar etmek. 13- Evde bulunsun.
* Bu nedenlerden en ciddiye alınması gerekeni hangisi peki? Sanırım silahı "Erkeklik simgesi" diye alanlar. Türkiye'de ruhsatlı silahlara baktığınız zaman yüzde 5'inin kadınlarda olduğunu görüyorsunuz. Geri kalanı erkeklerde. Çünkü silah, erkekliği güç ile özdeşleştiren bir simge niteliği taşıyor.
ORTALAMA 3 BİN KİŞİ * Silah ruhsatı başvurusu yaparken öne sürülen sebep erkeklik simgesi olmasa gerek. Çoğunlukla ne için silah istiyorlar? Kuşkusuz dediğinizde haklısınız. Silahlanmayı savunanların çoğunun ileri sürdükleri argüman "güvenlik"tir. Fakat elimizde bir araştırma daha var. Silah ruhsatına başvuranların yüzde 35'i iş riski, yüzde 23.6'sı evde bulunsun, yüzde 16.7'si merak-hobi, yüzde 12.7'si atıcılıkavcılık, yüzde 6.8'i meslek gereği ve yüzde 5.5'i hatıra diye silah almak istiyor. Bahaneler bunlar. Düşünsenize bu bahaneyle elde ettiğimiz silahlarla bir yılın bilançosu ortalama 3 bin kişi. Bunların ortalama 700 kişisi kaza kurşunlarıyla ölüyor. Bütün dünyada her yıl devletlerarası savaşlar, hükümet darbeleri ve terör yüzünden yaklaşık 300 bin kişi hayatını kaybediyor. Öte yandan cinayet, intihar ve kaza adı altında toplanan ölüm sayısı ise hiç de azımsanacak gibi değil. Tam 200 bin. Dile kolay. Barış zamanından bahsediyorum. İşte bu yüzden "Silaha hayır" diyoruz.
* Dünyaya göre silahlanma konusunda hangi noktadayız? Maalesef dünyaya göre 7 ya da 8. ülkeyiz. Çok yükseklerdeyiz yani. Örneğin İngiltere'de poliste dahi silah yoktur. Ancak belli kolluk güçlerinde vardır. Orada silah kolay elde edilemez. Yılda 40 ya da 50 kişi bireysel silahla ölüyor orada. Aradaki farka bakar mısınız lütfen? Bizdeki durum savaş zamanı gibi.
* Hayatınızın herhangi bir devresinde silah almayı düşündünüz mü? Hiç düşünmedim, ama silah almak için müracaat ettim. Altı yıl önce bu işin nasıl yürüdüğünü yakından görmek için silah ruhsatına başvurdum. Ama inanamazsınız, öyle çabuk ruhsat alamadım. Belki ben ben olduğum, yani Umut Vakfı'nın Başkanı olduğum için kolay olmadı. Üç kez verdiğim büro adresine polis geldi. Ne kadar titiz davrandıklarını göstermek için yaptıkları bir davranıştı bana göre. Keşke herkes için böylesine titiz davransalar.
* En büyük güdü "Erkeklik göstergesi" diyoruz. Ama erkek çocuklarına ilk alınan şey oyuncak silahtır. İş biraz oradan başlıyor zaten. Silah erkeklik simgesi olduğu için, erkek çocuğa ne verilir, oyuncak silah verilir. Halbuki silahın güç göstergesi olmaması gerektiği çağdaş yaşamda ortaya çıkmış bir olgu. Çocukları oyuncak silahlardan arındırmayla ilgili çok önemli çalışmalara imza attık. Çocuk ve oyuncak da olsa silahın birarada olamayacağını yetişkinlere anlatabilmek için etkinlikler düzenledik. Zaten çocuğa, silahın sadece öldürmeye yarayan bir alet olduğu bilincini verdiyseniz, çocuk istemiyor. Bunu araştırmalarla da kanıtladık. 4-5 yaşındakiler bile anlayabiliyor.
* Peki ya video oyunları, TV dizileri? 6136 sayılı kanuna göre silah konusunda bir çok kısıtlamalar getirildi. Ayrıca Yeni TCK'da da yapılan yeni düzenlemelerle cezalar ağırlaştırıldı. Örneğin insanların topluluk halinde bulunduğu yerlerde silah kullanmanın ağır cezaları var. Ama ne kolluk güçleri bunların peşine düştü ne de yürütme organları cezalandırdı. Cezaların kesinlikle arttırılması gerekiyor. Televizyona gelince, ben dizilerden bahsetmenin o dizilerin reytingini arttırdığını düşünüyorum. Bazı dizilere tepki göstermemek mümkün değil. Ama gündemde tutmamakta fayda var. Önemli olan TV kanallarının, yönetmenlerin, işin içinde olanların bireysel silahsızlanmanın ne demek olduğunu anlamaları.
|
|
|
|
|
|
|
|
|