Döviz hesapları ve gri alan
80'li yıllarda sermaye hareketleri serbestleşip, birçok ülke vatandaşı kendi ülkelerinde döviz hesapları açtırma olanağına kavuşunca, bazı sorunlar da ortaya çıktı. İlk önce, bunların bir döviz borcu olup olmadığı konusu gündeme geldi. Bu tartışmalar sırasında IMF'de görevliydim. Uzun toplantı ve görüş alışverişi sonucunda, yurt içinde yerleşik kişilerin açtırdığı hesapların dış borç sayılmaması, bu tutarların para arzı verileri içine alınması kararı alındı. Ancak, yurtdışında ikâmet edenlerin döviz hesapları dış borç olarak nitelendirildi.
IMF'nin işi "IMF bu işe neden karışıyor" diye sorabilirsiniz. IMF'ye, bizim de onayladığımız Kuruluş Sözleşmesine göre, ülkelerin ödemeler dengesi hesaplarını doğru ve belirli bir format içinde düzenlenip, yayınlanmasını sağlama görevi verilmiştir. Bu nedenle işin içindedir. Ülkelerin dış işlemlerini birbiri ile karşılaştırmak ve hatalar varsa düzeltmek gereği vardır. IMF bunları kontrol eder, kayıt düzenine aykırılıklar varsa, düzeltilmesini ister. Sevgili Baydar Gürgen, IMF'nin bu bölümünde yıllarca çalıştı. Şimdi emekli oldu. Ödemeler dengesi hesapları ondan sorulurdu. Bir sıkıntımız olduğunda, ona açıp sorardık. Sorunumuzu çözerdi. Tekrar yukarıdaki IMF kararına dönelim. Bu çözüm, bazı sorunları ortadan kaldırmadı. Döviz tevdiat hesapları ile ödemeler dengesi ilişkisi birbirinden tam olarak ayrılamadı. Hesap sahiplerinin dövizden ülke parasına geçişi veya tersi işlemlerin ödemeler dengesine etkileri süregitti. Kimi zaman yurt dışında yaşayanların, Türkiye'ye gelişlerinde yaptıkları döviz harcamaları, açtıkları döviz hesapları Türkiye'de yerleşik kişiler gibi işleme tabi tutuldu. Türkiye'de yerleşiklerin döviz hesaplarından çektikleri paralardan yurt dışında yaptıkları harcamalar kayıtlara girmedi. Bunlara benzer bir çok örnek ortaya çıktı, kafaları karıştırdı.
Yeni yöntem Bunun üzerine, bu hesaplardaki işlemlerin toplam cirosunun belirli bir yüzdesinin, ödemeler dengesinin cari işlemler bölümünün "diğer gelir veya gider" olarak yazılması görüşü oluştu. Biz de bu yöntemi uygulamaya başladık. Zaman içinde, döviz tevdiat hesaplarının yapısı ve işlemleri de değişim gösterdi. Bu nedenle, "diğer" kalemlere yansıma yüzdesinin de değişmesi doğaldı. Yanılmıyorsam, bu düzeltme, 2000 yılında Merkez Bankası'nca yapıldı. Bazı banka şubelerindeki işlemler örnek olarak alındı. Her ay elde edilen sonuçlara göre yansıma oranın yüzdesi tespit edildi. Halen de bu yöntem sürüyor. 2005 yılında ödemeler dengesinin net hata ve noksan verileri yüksek çıkınca, bu hesaplara bir kez daha bakıp, irdelenmesi gereğini düşündüm. Deneyimlerim, net hata ve noksan kalemlerinde gözlenen artışların temel nedenlerinden biri olarak, beni bu noktaya götürüyor. Yurt içi döviz hareketleri, kayıt dışılıkla birleşince, ödemeler dengesinin bu işlemlerden ne ölçüde etkilendiğini bulmak zorlaşıyor. Sevgili Baydar Gürgen'in şimdi nerelerde olduğunu bilmiyorum ama, bir de ona sormak lazım.
|