|
|
|
|
|
|
Hindistan kendini zorla sevdirir
Açlar, parasızlar, pisler ama başları eğik değiller... Fakirliği sinir edecek kadar rengarenk kıyafetler, tüm güzellikleri ve zarafetleri ile buldukları her fırsatta dans eden Hintliler... Aslında hayatı gerçekten Hint filmi gibi yaşıyorlar... Sadece yaşam danslarının belirli bir koreografisi yok....
Artık Hindistan'a geleli üç gün oldu. Şimdi Tanyeli'nin bitmek bilmeyen alışveriş sevdasını biraz kontrol altına almak lazım. Hindistan'da seyahat organizasyonları yapan Türk arkadaşımız Deniz ile uzun bir fikir alışverişinde bulunduk. İki alternatifimiz vardı: Biri Tac Mahal'in olduğu Agra, diğeri ise kısaca fillerin bulunduğu Jaipur... Jaipur tercihi daha ağır bastı. Ve biz yanımızda Hintli şoförümüz olduğu halde kendimizi Jaipur yollarında bulduk. Yeni Delhi'den Jaipur'a otomobil ile gitmek yaklaşık 4.5 saat sürüyor. Eğer bu uzun yolculuğun ruhumu tüketeceğini bilsem, asla yola çıkmazdım. Hintli şoförümüz, tüm diğer Hintli şoförler gibi eksantrik çıktı.
DUALAR OKUDUM... Hindistan'da sürücü kurslarında sıradışı bir eğitim veriliyor gibi görünüyor. Öncelikle yol üzerinde gördüğünüz her türlü -inek, insan, otomobil, ağaç, taş gibi- objelere aniden ve uzun uzun korna çalmayı öğrenmeniz gerekiyor. Yakın takip ve çok sıkışıncaya kadar yol vermeme gibi konularda özel bir eğitimden geçirilip ehliyetinizi alıyorsunuz. Otoyol gibi bir yolda önü, arkası, sağı, solu açık bir otomobilin sürücüsü sürekli kornaya basıyorsa şaşırmayın... Hindistan'dasınız demektir... Bu ilginç seyahatte otomobilin arka koltuğunda 4-5 saat horul horul uyuyup fillere daha dinlenmiş olarak giderim derken, şoförün yanında oturup bildiğim tüm duaları okurken buldum kendimi. Bir yandan da Mazhar Alanson'un 'Hindistan Kendini Yavaştan Sevdirir' isimli şarkısını söylemeye çalışıyordum. Ancak bu şarkının bestesini hatırlayamadığımdan bu cümlenin arkasından "Ne yapsak, ne yapsak bir hamak alıp sallansak" diyerek olayı bir pot-poriye çeviriyordum. Şimdi bir yandan Jaipur'a gidiyoruz, bir yandan da aklıma gelen konu başlıklarını defterime not ediyorum, yoldaki çizgileri sayıyorum, tırnaklarımı törpülüyorum, müzik dinlemeye çalışıyorum ama ne yapayım
ÇOK KORKUYORUM! Tanyeli arkada horul horul uyuyor. Ben her kaza tehlikesinin ardından bir saç telimin daha beyazladığını hissediyorum. Ama Allah'tan saçım röfleli olduğu için çok belli olmuyor. Jaipur'a bir inelim, Hindu olup bir tapınağa sığınacağım. Ve bir daha sadece astral yolculuklara çıkacağım... Nihayet Jaipur'a vardık. İlk gördüğüm şey, sokaklarda gülümseyerek yürüyen filler oldu. Jaipur, Hindistan'ın tarihinde planlanarak inşa edilmiş ilk kent olma unvanını taşıyor. Amber krallığı tarafından kurulan kentin en çarpıcı binası ise kuşkusuz Amber Kalesi. Kalenin yapımına M.S. 1600 yılında başlanmış. Kalenin en çarpıcı tarafı Hindu ve Müslüman mimari anlayışlarının bir karışımı şeklinde planlanmış olması. Kırmızı kum taşı ve beyaz mermer kullanılmış bu göz kamaştıran mekanın inşasında.
FİLLERİN ÜZERİNDE Kaleye çıkmak için eski zamanlarda olduğu gibi fillere biniliyor. 450 rupi yaklaşık 5 dolar tutan bu seyahatte, fil üzerinde eğlenceli dakikalar geçiriyorsunuz. Fil, yokuşları çıktıkça sol tarafınızda kalenin bahçeleri, sağınızda ise yüzyıllardır heybetinden bir şey kaybetmeyen kaleyi görüyorsunuz. Duyulan tek ses fillerin boynuna bağlı olan çıngırakların melodik sesi. Bu çok özel bir an. Galiba üç gündür ilk kez Hindistan'dayım... Kale'nin içindeki sarayın en çarpıcı bölümü Sheesh Mahal (Ayna Saray). Bu bölümün tavanı küçük küçük aynalarla bezenmiş. Dans ederken tavanda kendinizi binlerce parça üzerinde görebiliyorsunuz. Tanyeli iye ile hemen karşılıklı göbecikleri atmaya başlıyoruz. Gözlerimiz tavanda. Hintliler de şaşkın şaşkın bizi izliyor.
RAHŞAN GÜLŞAN
|
|
|
|
|
|
|
|
|