| |
|
|
Cefakâr göz!
Lig TV'den kameraman Cihangir Yılmaz ile konuşuyordum. Önce 11 kiloluk kameranın yarattığı sağlık sorunlarından (bel kayması, omuz kemiğinde deformasyon vs.) söz etti. Sonra konu gözlere geldi: "Kameranın vizörü siyah-beyazdır. Sağ gözümüzle ona bakarız. Ama bu arada sol gözümüz de, pozisyonları kaçırmamak için açıktır. Bu gözümüz ise dünyayı renkli görür. Maç çekimleri; izlenim ve röportajlarla birlikte 3 saat sürer. Eve döndüğümüzde beynimiz çok yorgun olur. Hem dinlenmek, hem de hayata adapte olabilmek için mesela kitap okuruz. Böyle yapmadan uyursak, sabah kalktığımızda sağ gözümüz flu görür." Bu deneyimin ardındaki fizyolojik mekanizmayı göz uzmanı Prof. Halil Bahçecioğlu'na sordum. Anlattıklarını özetliyorum: Sağlıklı bir insanda iki göz ayrı ayrı görür. Sonra bu görüntüler beyindeki bir merkezde birleştirilir. Ancak söz konusu görüntü aktarımı aynı anda olmaz. Önce bir göz mesajı beyne yollar, sonra diğeri. Bir o, bir öteki, bir o, bir öteki... Tabii bu olay çok hızlı bir biçimde meydana geldiği için biz farkına varmayız. Buna 'gecikmeli görme' denir. Kameramanın beyni ise aynı anda iki farklı görüntüyle dolar. Biri siyahbeyaz, diğeri renkli... Beyindeki merkez bunları tutarlı bir biçimde bütünleştiremez. O zaman da mecburen iki görüntüyü birden işlemek, depolamak zorunda kalır. Dolayısıyla beyinde 'aşırı yüklenme' meydana gelir. Kameramanın çekimden sonra kendini çok yorgun hissetmesinin, zihninin allak bullak olmasının nedeni budur. Siz keyifle maç izlerken, medyanın cefakâr emekçileri işte bu şartlarda çalışıyor.
|