|
|
Yabancı bankaların hakimiyeti değil verdiği yön önemli
Hatırlarsınız, geçmişte yabancı bankaların sistemdeki paylarının ne olması gerektiği konusundaki tartışmalar, yaklaşık beş ay önce burada yayımlanan bir yazımla başlamıştı. Amacım, bazı sanayileşmiş ülkelerin, yazılı olmayan kurallar koyarak, yabancı bankaların kendi ülkelerindeki faaliyetlerine izin vermemeleri konusunda kamuoyunun dikkatini çekmekti. Çoğunluğu Avrupa Birliği'nde olan bu ülkeler, kendi aralarında da çatışma içindeydiler. Yabancı sermayeye karşı çıkma diye bir düşünceleri yoktu. Ancak yabancı finans sermayesinin kendi bankacılık sistemlerine hakim olmasını istemiyorlardı. Dolayısıyla, Türkiye'nin bu konuda bir vizyon ve strateji oluşturması gerektiği fikrinden hareketle hükümet ve BDDK'nın düşüncelerini derinleştirmek istemiştim.
Strateji oluştu Tartışmalar yararlı oldu kanısındayım. Gerek hükümet, gerekse BDDK işin özünü anladılar. Yabancı sermaye düşmanlığı yapmaktan kaçınarak, Türk bankacılık sektörüne yabancı girişlerini yakından izlediklerini belirttiler. Daha önce olmayan bir strateji oluşturdular. BDDK Başkanı'nın geçen haftaki basın toplantısında bu çizgiler açıkça okunuyordu. Ancak bu arada ulusalcı bankacıların bir rapor hazırlayarak, BDDK'ya sunduklarını basından öğrendik. Raporlarına, bazı bilimsel çalışmalara atıfta bulunarak, yabancı bankaların gelişen piyasalara sahip ülkelerdeki faaliyetlerine ilişkin bir çok eleştiriyi de eklemişler. Özetle, yabancı bankaların bize benzer ülkelerde yararlı işler yapmadıklarını ilgili mercilerin dikkatine sunuyorlar. Öncelikle belirtmek isterim ki, bu yaklaşıma katılamıyorum. Sunulan dokümanda belirtilen bilimsel çalışmaları okudum. Haklı yönleri olanlar var. Ancak burada tartıştığımız husus, yabancı bankaların gelişen ülkelere nasıl zarar verdikleri değil, bankacılık sistemindeki hakimiyetlerinin anlamıydı.
Sapla saman Sunulan raporda yer alan bir çok eleştirinin yerli sermayeli bankalar için de geçerli olduğu kanısındayım. Türkiye'nin yaşadığı bir çok krizli ya da krizsiz dönemlerde bunları izledik. Yabancı bankacılardan daha hızlı dışarıya fon kaçıran bankaları, Hazine ihalelerinde vadesi gelen tahvilleri yenilemeyerek ülkeyi zora sokanları, sadece hakim sermayedarlara kredi açanları ve İmar Bankası gibi akıl almayacak işlemleri yapanları gördük. Burada önemli olan nokta, hangisinin ülke ekonomisine yararlı olup olmadığı değil, sistemde sağladıkları hakimiyet ile ülke ekonomisine verdikleri yöndür. İngiltere, Almanya, Fransa, İsviçreve Çin'de de yabancı bankalar ile yerli bankalar birlikte görev yapıyor. Aralarında bir fark yok. Ancak yabancıların payı çok düşüktür. İsteyen her banka buralara giremez. Sisteme giriş çok ağır şartlara bağlanmıştır. Girse de büyümesine olanak tanınmaz. Nedenini sorduğunuzda sizi ikna edici gerekçeler mutlaka bulunur. Ancak ülke yöneticileri stratejilerini ve vizyonlarını sizlerle paylaşmak istemezler. Dolayısıyla, yabancı bankalar konusunda sapla samanı birbirine karıştırmayalım.
|