|
|
|
|
|
TRT, stüdyoları gençlere açmalı
|
|
35'inci sanat yıllarını kutlayan Modern Folk Üçlüsü, TRT'ye kızgın: Halk müziği arşivinizi ve stüdyolarınızı gençlere açın ki, türkülerimizi söyleyecek yeni sesler çıksın...
Modern Folk Üçlüsü yeniden sahnelerde
35'inci yılını kutlayan Modern Folk Üçlüsü diyor ki "Sanatçıların çoğunun sonu hüsrandır, hüsrana uğramamak için başka mesleklere devam ettik ama asla müzikten kopmadık".
"Yenileri izliyoruz ama fırsat bulup reklamını yapabileni. Albümler çok pahalı, hepsini almak zor. Genç müzisyenler bu yüzden seslerini duyuramıyor"
"Eurovizyona giden şarkı Türkçe olsun mu olmasın mı tartışması gereksiz. Hiç kimse bir parçanın tutup tutmayacağını önceden bilemez. Dil değil müzik önemlidir"
Onları 1969 yılının Temmuz ayında yalnız arkadaşları tanıyordu. 1969 yılının kasım ayında tüm Türkiye tarafından tanındılar. Beş kıtada devlet başkanlarına, krallara, reis-i cumhurlara çaldılar. Kendi ülkelerinde radyoya televizyona çıkamadılar. Müzikleri denetim kurullarının oluşmasına sebep oldu, yasaklandılar. Dışişleri ve Kültür Bakanlıkları tarafından ülkeyi temsil için görevli kılındılar. TRT'de ekrana, mikrofona çıkamadılar ama... TRT ve Türkiye'yi Eurovizyon'da, Seul'da temsil edip birinci oldular. En ünlü starlarla, Nükhetlerle, Ajdalarla, Emellerle konser düzenlediler. Kendileri hiçbir dönem star olamadılar. Defalarca liste başı olup, "Yılın topluluğu" seçildiler. Hiçbir zaman milyon plak satamadılar. Binlerce kızın kalbini çaldılar, her biri yalnız bir kadınla yetinip kaldılar. Yüzlerce çocuğa, gence müzik öğretip, ilham kaynağı oldular. Kendi çocuklarına tek parça dahi okutamadılar. Türkiye'de müzikte bir devrim yaptılar ama servet sahibi olamadılar. Birbirleriyle münakaşa edip, itiştiler ama 35 yıldır kopmadılar. Ülkemizin en iyi müzik topluluklarından biri oldular. Asıl mesleklerini hiçbir zaman bırakmadılar. Adlarını Modern Folk Üçlüsü koydular ve 35 yıl sonra bile demode olmadılar.
'KONSERDE SÜRPRİZLERİMİZ VAR' Yukarıdaki satırlar Ahmet Kurtaran'a ait. "Modern Folk Üçlüsü'nün hikayesini kısaca anlatır mısınız?" sorumun üzerine verdiği cevap. Şimdi ben ne yazsam boş aslında. Öylesine güzel özetliyor ki Modern Folk Üçlüsü'nün geçmişini. Bu satırlar öylesine güzel anlatıyor ki grubun üyelerini, Doğan Canku, Ahmet Kurtaran ve Selami Karaibrahimgil'i. Bir hafta önce İznik Darka'da dinlediğim Modern Folk Üçlüsü, önümüzdeki hafta, 2 Ağustos'ta Açıkhava'da konser verecek. Üstelik bir senfoni orkestrası ve kalabalık bur koro eşliğinde. Müthiş de sürprizler olacak gecede. Öncelikle Nükhet Duru, sonra Ayşegül Aldinç. Büyük ustalar Esin Afşar ve Timur Selçuk. "Bu konseri sakın kaçırmayın" diye yazdım cumartesi günkü köşemde. Sonra bir şimşek çaktı. İyi de niye konuşmuyorsun onlarla? 35. yıllarını kutlayan bu önemli isimlerden daha iyi Pazartesi Sohbeti Konuğu olur mu? Üçünü bir araya getirmek zor tabii. Malum yaz zamanı. Doğan Canku ve Ahmet Kurtaran'ı buluşturdum. Selami Karaibrahimgil ile görüşme ise telefona kaldı. "Modern Folk Üçlüsü 1969 yılında bir başkaldırıyla kuruldu" diye anlatıyor Ahmet Kurtaran. "Tamamen asi bir hareket. Öylesine asi ki hem de, bizim yüzümüzdendenetleme kurulları oluşturuldu. O zamanlar çok sesli müzik yoktu. Halk müziğini farklı yorumlayan. Türk folklörünü söyleyen üç gençtik. 'Aman müziğimiz elden gidiyor' dediler." Dediler dediler ama, bu üç genci çok sesli müzikten uzaklaştıramadılar. Onlar yasakladıkça Modern Folk'un hayran kitlesi arttı. Aslında hepsinin birbirinden bağımsız müzik yaşamları vardı bir araya geldiklerinde. Modern Folk olarak yorumladıkları parçalar mı? Ali Paşa Ağıtı, Tello, Takalar, Ayrılık, Gecelerim, İncecikten bir kar yağar, Efem, Elif, Leblebi aklıma ilk gelenler. "Bugünün gençleri aslında zehir gibi" diyorlar. Ama suç onlara fırsat vermeyenlerde. Özellikle TRT'ye kızıyorlar. "Ellerindeki halk müziği arşivlerinden gençlerin yararlanmalarına izin versinler. Stüdyolarını genç yeteneklere açsınlar. Açsınlar ki yeni sesler, yeni müzikler imkan bulsun. Kendi müziğimize sahip çıkacak, şarkılarımızı, türkülerimizi bizden çok daha iyi yorumlayacak genç müzisyenler olduğunu düşünüyoruz."
'BİZ FARKLI BİR BOYUTTAYIZ' Onlar farklı oldukları için sevildiler. Onlar bugün hâlâ farklı oldukları için unutulmadılar. 10 yıl önce aktif müzik yaşamlarına noktayı koymuşlardı aslında. Bugün yine sahnedeler. Bırakma, kopma, dağılma kelimelerini sevmiyorlar. "Hiçbir zaman müzikten kopmadık. Avukatsanız, doktorsanız eski yaşantınız size yarınlar için referans olur. Derler ki çok deneyimli bir doktordur.' Konsere çıktığınızda ise eskiden çok iyi şarkı söylüyor olmanız hiçbir şey ifade etmez. O gün eğer kişilerin beğeneceği müziği yapmazsanız sevilmezsiniz. O yüzden de ülkemizde sanatçıların çoğunun sonu hüsrandır. Biz o hüsrana düşmemek için kendi mesleklerimizi bırakmadık." Peki o zaman nedir sırları? Hani gruplar dağılmaya mahkumdur ya. Bu kadar güçlü egolar bir araya geldiklerinde birlikteliği devam ettirmek zordur. 35 yıl üç kişi kalmayı başarmak, nasıl yaptınız" diye soruyorum. Doğan Canku Ahmet Kurtaran'a bakıyor anlat diyor gözleriyle. O ise ellerini açıyor "Sen konuş, canım" diye. Doğan Canku gülümsüyor, biraz mahçup. "Felsefemizi anlatmak biraz zor" diyor. "Ama anlattığımızda niye farklı bir boyutta olduğumuzu anlayacaksınız." Anlattılar. Onlar anlattıkça sohbetin konuları çok farklı yerlere gitti. Tanrı inancını konuştuk, felsefe üzerine söyleştik. Çok değişik bilgilere de ulaştım. Örneğin Doğan Canku'nun yoga yaptığını, levitasyonu (meditasyonla yerden yükselmeyi) başardığını, astral seyahatlerde (sadece beyin gücüyle) öğrendim. Ahmet Kurtaran ile söyleşiye gideceğimi öğrenen arkadaşlarımın "Mutlaka 1 Kasım konuşmalarını sor" dediği konuşmaları da sordum. Neydi 1 Kasım'ın gizemi? Dünya Kardeşlik Birliği'nin Ahmet Kurtaran'daki etkisi neydi? Modern Folk Üçlüsü'nün meditasyon, inanç ve dünya görüşlerini ilgiyle okuyacağınızı düşünüyorum. Bugün yerim dar o yüzden hepsi yarına.
|
|
|
|
|
|
|
|
|