HSYK kısmen iade edildi
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 5375 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'u kısmen iade etti.
Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamada, Sezer tarafından yayımlanması uygun bulunmayan Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 1. maddesinin bir kez daha görüşülmesi için TBMM'ye geri gönderildiği bildirildi.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Adalet Bakanlığı'nca yapılacak bir yeterlik sınavının öncelikle yargıçlık ve savcılık mesleğine alınacakların yürütme organına karşı bağımsızlığını gölgeleyeceğini belirterek, yasama organı ve Adalet Bakanlığı'nın, yasaları ve düzenleyici yönetsel işlemleri, yargıç ve savcı adaylığı için başvuranlara uygulanacak yazılı yarışma sınavını ve mülakatı yapacak yetkili ve görevli makamı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) olacak biçimde düzenlemekle yükümlü olduğuna işaret etti.
Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Sezer'in iade gerekçesinde, 5375 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 1. maddesinin ikinci fıkrasında, ''Avukatlık mesleğinden adaylığa geçmek isteyenler için; (ı) bendi hariç diğer şartları taşımakla birlikte, mesleklerinde fiilen en az üç yıl çalışmış, otuzbeş yaşını doldurmamış ve kendi aralarında yapılacak olan yazılı yarışma sınavı ve mülakatta başarılı olmak'' hükmünün düzenlendiği anımsatıldı.
Düzenlemede, avukatlık mesleğinden hakim ve savcı adaylığına geçmek isteyenlerde aranacak koşulların sayıldığı belirtilen gerekçede, bu koşullar şöyle sıralandı:
'- Hakimler ve Savcılar Kaununu'nun 8. maddenin ı bendi dışında diğer koşulların bulunması, - Avukatlık mesleğinde fiilen en az üç yıl çalışmış olması, - Otuzbeş yaşını doldurmamış bulunması, - Kendi aralarında yapılacak yazılı yarışma sınavı ve mülakatta başarılı olması.''
Yasa'nın 8. maddesinin (ı) bendinde, yargıç ve savcı adaylığına atanabilmek için yazılı yarışma sınavı ile mülakatta başarılı olmak koşulu aranırken, incelenen yasa ile bunun yerine avukatlıktan adaylığa geçmek isteyenlerin ''kendi aralarında'' sınava bağlı tutulması yönteminin getirildiği belirtilen gerekçede, yasada, yazılı yarışma sınavı ve mülakatı yapacak makamın gösterilmediği, ancak 2802 sayılı yasada adayların yarışma sınavı ve mülakatının uygulanmasına ilişkin konuların yönetmelikle düzenleneceğinin belirtildiği kaydedildi.
Adli ve İdari Yargıda Hakim ve Savcı Adaylığı Yazılı Sınav, Mülakat ve Atama Yönetmeliği'ne göre, adayların yazılı yarışma sınavları ile mülakatlarının Adalet Bakanlığı'nca yapılacağı ifade edilen gerekçede, avukatlıktan adaylığa geçmek isteyenlerin yarışma sınavı ile mülakatlarının da bu kurala göre yapılacağında kuşku bulunmadığı belirtildi.
ANAYASA MAHKEMESİ'NİN İPTAL KARARI
''Bu duruma göre, avukatlıktan yargıç ve savcı adaylığına geçmek isteyenlere uygulanacak yazılı yarışma sınavı ve mülakatın Adalet Bakanlığı'nca yapılmasının Anayasa'ya uygun olup olmadığının irdelenmesi gerekmektedir'' denilen gerekçede, şöyle devam edildi:
''2802 sayılı yasanın 4087 sayılı yasayla değiştirilen 39. maddesinin, 'Mesleklerinde en az üç yıldan beri eylemli olarak çalışan, mesleğe kabulde aranan şartlara sahip olup yeterlik sınavının yapıldığı yılın ocak ayının son günü itibariyle kırk yaşını bitirmemiş olan avukatlardan; bakanlıkça yapılacak yazılı yeterlik sınavı ile HSYK tarafından yapılacak mülakatta başarı gösteren avukatlar arasından avukatlıkta geçen süresinin tamamı fiilen meslekte geçmiş gibi sayılarak ve görevin gerektirdiği yasal koşullar göz önünde bulundurularak girebilecekleri sınıf ve derecedeki adli ve idari yargı hakimlik ve savcılık mesleğine kabullerine karar verilebilir' kuralını içeren (b) bendinin iptali istemiyle dava açılmıştır. Bu kuraldaki, avukatlardan yargıçlık ve savcılık mesleğine geçmek isteyenlerin yazılı yarışma sınavının Adalet Bakanlığı'nca yapılacağını öngören düzenlemenin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi'nin kararında da belirtildiği gibi; yargıçların görevlerini yapabilmeleri için bağımsızlığa ve güvenceye sahip olmaları zorunludur. Bu bağlamda, Anayasa'nın 9. maddesinde, 'Yargı yetkisi Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır' denilmektedir.
Yargıçların bağımsızlığı, kişilerin hak ve özgürlüklerinin güvencesidir. Bu nedenle, demokratik ülkelerin tümünde yargıç bağımsızlığı kabul edilmiş ve güçler ayırımı ilkesinin doğal sonucu olarak bu bağımsızlık öncelikle yasama ve yürütme organlarına karşı güvenceye bağlanmıştır.''
YARGIÇLARIN BAĞIMSIZLIĞI
Yargıçların bağımsızlığının, onların kararlarını verirken özgür olmaları, her türlü kaygıdan maddi, manevi baskı ve etkiden uzak bulunmalarıyla olanaklı olduğu vurgulanan gerekçede, yargıçların yasama ve yürütmeye karşı bağımsızlığını sağlayabilmek için Anayasa'da çeşitli önlemler getirildiği anlatıldı.
Gerekçede, Anayasa'nın 138. maddesinde, ''Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasa'ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler'' denilerek yargıçların bağımsızlığı ilkesinin kabul edildiği ve böylece, yasama yetkisinin, yargıçların bağımsızlığına aykırı biçimde kullanılması önlenerek, yargıçların bağımsızlığının yasakoyucuya karşı da korunduğuna işaret edildi.
Anayasa'da bununla da yetinilmeyerek yargıçların bağımsızlığını korumak için 139. maddede ''hakim teminatı''nın kabul edildiği belirtilen gerekçede, Anayasa'nın 139. ve 140. maddelerinde, yargıç ve savcıların özlük haklarına ilişkin yasalarda yer alması gereken ilkelerin gösterildiği ve yasama organının bu ilkelere aykırı düzenlemeler yapmasının önlendiği kaydedildi.
Gerekçede, ''Bu kurallarla yargıçların, maddi, manevi kuşkulardan ve her türlü etkiden uzak tutulup, Anayasa'ya, yasalara ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre karar vermeleri sağlanmak istenilmiştir'' denildi.
Anayasa'nın 140. maddesinde, yargıç ve savcıların nitelikleri, atanmaları, hakları, ödevleri ile diğer özlük işlerinin mahkemelerin bağımsızlığı ve yargıçlık güvencesi esaslarına göre yasa ile düzenleneceği öngörüldüğü anlatılan gerekçede, ''mahkemelerin bağımsızlığı'' ve ''hakimlik teminatı'' esaslarına göre görev yapmak üzere kurulan HSYK'nın adli ve idari yargı yargıç ve savcılarının mesleğe kabulü, atanması, geçici yetki verilmesi, yükselme ve birinci sınıfa ayrılması, kadro dağıtılması, disiplin cezasına ve meslekte kalmaları uygun görülmeyenlere ilişkin gerekli kararların verilmesiyle görevlendirildiği kaydedildi.
''YÜRÜTMENİN ETKİLİ OLAMAYACAĞI BİR SINAV...''
Sezer'in iade gerekçesinde şöyle devam edildi: ''Nitelik saptamadan mesleğe kabul kararı verilemeyeceğine göre, yargıç ve savcıların nitelikleri, mesleğe kabulden önceki dönemde yani, adaylığa atanma ve adaylık süresi içinde belirlenecektir'' denilen gerekçede, bu nedenle, yargıç ve savcıların diğer özlük haklarının yanı sıra niteliklerinin de mahkemelerin bağımsızlığı ve yargıçlık güvencesi esaslarına göre yasa ile düzenleneceğini öngören Anayasa kuralının adaylığa alınma dönemini de kapsadığının kabulü gerekmektedir. Anayasa'da, yargıçlık ve savcılık mesleğine verilen özel önemin gereği olarak bu mesleğe girecekler, adaylığa alınış ve adaylık döneminden başlayarak güvenceye kavuşturulmak istenilmiştir. Böylece, ister adaylıktan, ister avukatlıktan geçiş yoluyla olsun yargıçlık ve savcılık mesleğine girmek isteyenlerin yeterlik sınavlarının yürütmenin etkili olamayacağı HSYK'ca belirlenecek bir sınav kurulunca, objektif ölçme ve değerlendirme esaslarına göre yapılması zorunlu kılınmaktadır.
Bakanlıkça yapılacak bir yeterlik sınavı öncelikle yargıçlık ve savcılık mesleğine alınacakların yürütme organına karşı bağımsızlığını gölgeleyecektir. Ayrıca, mensubu olduğu partinin siyasal görüşünü gerçekleştirmek zorunda olan bir bakana hiyerarşik olarak bağlı olan bakanlık yöneticilerinin yaptıkları yeterlik sınavı sonucu mesleğe alınacak avukatların, kendilerini her türlü maddi, manevi etkilerden uzak ve özgür hissetmeleri zorlaşacaktır. Onlar, yargıçlığın gerektirdiği her türlü yüksek nitelikleri taşısalar da kamu vicdanında daima tarafsızlıkları konusunda kuşku duyulacaktır. Bu durum ise mahkemelerin bağımsızlığı ve yargıçlık güvencesinin düzenlendiği Anayasa'nın 138., 139., 140. ve 159. maddelerine aykırılık oluşturacaktır.''
''HUKUKSAL DURUMA AÇIKLIK''
Anayasa Mahkemesi'nin aynı kararında, 2802 sayılı yasanın avukatlıktan yargıç ve savcılık mesleğine atanacaklar için yapılacak yazılı yeterlik sınavı ile mülakatın ilke ve yöntemlerinin yönetmelikle düzenlenmesini öngören kuralı da iptal ettiği anımsatılan gerekçede, ''Avukatlık mesleğinden yargıç ve savcılığa atanacakların Adalet Bakanlığı'nca yazılı yeterlik sınavına bağlı tutulmasının Anayasa'nın 138, 139, 140 ve 159. maddelerine aykırılık oluşturduğunu saptayan bu karar, yasa ya da yönetmelikle bu konuda getirilecek benzer düzenlemelerin de Anayasa'ya aykırı olacağı konusunda herhangi bir duraksamaya yer bırakmamaktadır'' denildi.
Bu iptal kararı üzerine konunun 4790 sayılı yasayla yeniden düzenlendiği anımsatılan gerekçede, 4790 sayılı yasadaki kurallarla, kapsama giren avukatlardan yargıç ve savcılığa alınacak ve atanacakların belirlenmesinde Adalet Bakanlığı'na herhangi bir yetki tanınmadığı ifade edildi. Gerekçede, şunlar kaydedildi:
''Anayasa Mahkemesi'nin bu kararının, avukatlıktan yargıçlık ve savcılık mesleğine geçeceklerle ilgili olmakla birlikte, aynı zamanda 2802 sayılı yasanın 8. maddesinde yazılı yükseköğretim kurumlarını bitirerek yargıç ve savcı adaylığına başvuranlara uygulanacak yazılı yarışma sınavı ve mülakatın Adalet Bakanlığı'nca yapılacağına ilişkin kuralların hukuksal durumuna da açıklık getirecek niteliktedir.
Anayasa Mahkemesi'nin anılan kararı, hiçbir duraksamaya yer bırakmayan gerekçesi ve herhangi bir ayrıklığa yer vermeyen anlatımıyla kaynağı ne olursa olsun yargıç ve savcı adaylığına başvuranların adaylığa atanmak için Adalet Bakanlığı'nca yazılı yarışma sınavına ve mülakata bağlı tutulmalarının, Anayasa'nın mahkemelerin bağımsızlığı ve yargıçlık güvencesini düzenleyen kurallarıyla bağdaşmadığını açıkça ortaya koymaktadır.''
Anayasa'da, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti olduğunun vurgulandığı belirtilen gerekçede, ''Hukuk devleti, hukukun üstünlüğü ilkesinin geçerli olduğu devlettir. Anayasamızda da hukukun üstünlüğü ilkesi kabul edilmiş ve bu ilke Anayasa'nın başlangıcı ile 11, 138 ve 153. maddelerinde yaşama geçirilmiştir'' denildi.
Anayasa'nın 176. maddesine göre, temel görüş ve ilkeleri belirten başlangıç kısmının Anayasa metnine dahil olmadığı belirtilen gerekçede, Anayasa'nın başlangıç kısmında, güçler ayrımının devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı uygar bir işbölümü ve işbirliği olduğu, üstünlüğün ancak Anayasa ve yasalarda bulunduğunun belirtildiği kaydedildi.
Anayasa'nın 11, 138, 153. maddelerine atıfta bulunulan gerekçede, şöyle devam edildi: ''Anayasal sistemimize göre, herkesin anayasal kurallara uymak zorunluluğu bulunmakla birlikte, Anayasa'yı yorumlayıp Anayasa'ya uygunluk/aykırılık hükmü kurmaya yetkili tek organ Anayasa Mahkemesi'dir. Bu nedenle, bağlayıcı Anayasa kurallarının Anayasa Mahkemesi kararları ile birlikte değerlendirilip gözetilmesi zorunludur.
Yukarıda açıklanan anayasal kurallar ve hukuk devleti ilkesinin gereği olarak, yasama organı ve Adalet Bakanlığı, yasaları ve düzenleyici yönetsel işlemleri, yargıç ve savcı adaylığı için başvuranlara uygulanacak yazılı yarışma sınavını ve mülakatı yapacak yetkili ve görevli makamı HSYK olacak biçimde düzenlemekle yükümlüdürler.
Bu nedenlerle, incelenen yasanın 1. maddesiyle 2802 sayılı yasanın 8. maddesine eklenen (k) bendi, Anayasa'nın, 'mahkemelerin bağımsızlığı' ve 'yargıçlık güvencesi' ilkelerine yer verilen 138, 139, 140 ve 159. maddeleri, hukuk devleti ilkesi ve Anayasa Mahkemesi kararı ile bağdaşmamaktadır.''
|