'Türkiye, AB'ye yük olmaz'
Avrupa Birliği'nin (AB) önde gelen düşünce kuruluşlarından Avrupa Reform Merkezi, Türkiye'nin, 2015-2020 yıllarında AB'ye tam üyeliğinin ''AB'ye yük getirmeyeceği, tersine pozitif katkıda'' bulunacağını bildirdi.
Avrupa Reform Merkezi tarafından hazırlanan, ''Türkiye'nin Katılımının Ekonomisi'' başlıklı rapordan derlediği bilgilere göre Türkiye, gittikçe artan ekonomik canlılığı ile AB'ye yük olmaktan çok AB'nin itici gücü haline gelecek. Rapora göre Türkiye, katılım öncesi gerekli olan siyasi kriterleri yerine getirdi. Demokrasi, hukuki düzenlemeler ve azınlık haklarında önemli ilerlemeler gerçekleştirdi.
Rapor uyarınca siyasi ve sosyal alanda önemli ilerlemelerin sağlanmasının ardından, Ekim ayında başlayacak olan müzerekeler, ''ekonomi'' ağırlıklık müzekereler olacak.
AB'ye katılan diğer 10 ülkede olduğu gibi, Türkiye'nin de AB'ye uyum sürecinden kazanımlar elde edeceğinin vurgulandığı raporda, bu kazanımların, daha uzun ve görülebilir politikalar, siyasi-ekonomik istikrar, daha çok doğrudan yatırım ve ekonomik büyüme şeklinde olacağı kaydedildi.
TÜRKİYE MÜZAKERELER DAHA HAZIRLIKLI
Bu arada raporda, Türkiye'nin tam üye olmadan Gümrük Birliği anlaşması yapan bir ülke olduğu ve bunu bir süredir uygulamakta olduğu, Gümrük Birliğine sahip Türkiye'nin, diğer Doğu Avrupa ülkelerinden, müzakerelere ''daha hazırlıklı durumda'' olduğu belirtildi.
Müzakerelerin zorlu olacağına vurgu yapılan raporda, AB'nin Türkiye'den öncelikle çok iyi işleyen bir piyasa ekonomisi ile tek pazara uyum sağlayacak rekabet gücüne sahip bir ekonomik yapı istediği anlatıldı.
Müzakereler çerçevesinde AB'nin Türkiye'den, ''bütçe açığını azaltmasını, daha etkin bir bütçe planlaması yapmasını, enflasyonu indirmeye devam etmesini, bürokrasiyi azaltmasını, hukuki düzenlemeleri güçlendirmesini, ticari mahkemeleri daha etkin hale getirmesini, kamu bankalarının satılmasını, mali sektördeki düzenlemenin güçlendirilmesini, özelleştirmenin hızlandırılmasını, yatırım ortamının daha da geliştirilmesini'' isteyeceği kaydediliyor.
TÜRKİYE'NİN DİĞER ÜYELERLE KIYASLAMASI
Raporda bazı kıyaslamalara da yer verildi. Buna göre Türkiye'nin, 25 üyeli AB ülkeleri ortalama Kişibaşına Gayri Safi Yurtiçi Hasılası'nın (GSYH) yüzde 30 gerisinde olduğu belirtilirken, Türkiye gibi aday diğer Romanya, Bulgaristan ve Hırvatistan gibi ülkelerin Kişibaşına GSYH oranlarının ise AB ortalamasının yüzde 50 gerisinde olduğu kaydedildi.
Kıyaslamalarda Türkiye'ye haksızlık yapıldığına işaret edilen raporda, Türkiye'nin tam üye olması için en az 10 yıllık bir süre bulunduğu ifade edilirken, Polonya'nın da AB'ye tam üye olmadan önce, AB'nin ortalama kişibaşına GSYH'nin yüzde 35 gerisinde bulunduğu hatırlatıldı.
Türkiye'nin, ekonomik büyümede AB ülkelerini geride bıraktığı ve AB'nin en hızlı büyüyen ülkelerinden biri haline geldiği kaydedildi.
AB'YE GENÇ İŞGÜCÜ DESTEĞİ
Öte yandan raporda, istihdam açısından Türkiye'nin artıları, AB'nin ise eksileri bulunduğuna dikkat çekildi. Raporda, AB'nin, gittikçe yaşlanan işgücü nedeniyle bir sosyal güvenlik finansmanı sıkıntısı içinde bulunduğu vurgulandı. Raporda, Türkiye'nin genç işgücü potansiyelinin ise 2020 yılına kadar daha da yaşlanacak olan AB'nin işgücünü destekleyici bir güç oluşturacağı ifade edildi.
2015 YILINDAN SONRA KOZLAR TÜRKİYE'NİN ELİNDE
2015 yılından sonra, AB ile ilişkilerde ''kozların Türkiye'nin eline geçebileceği'' vurgulanan raporda, ekonomik ve siyasi istikrarı güçlenen bir Türkiye'nin, en az 10-15 yıl sonra AB'ye tam üye olacağı düşünülürse, çok daha iyi bir konuma geleceği bildirildi.
AB'nin ise halen çözüm bekleyen sorunlarını çözemediğinin altı çizilen raporda, daha etkin kurum ve karar verme sürecine sahip olmayan, işsizlik sorununu çözemeyen, yavaş büyüyen, küresel bir güç olamayan bir AB'ye, 2015 yılından sonra, daha canlı bir ekonomiye sahip olması beklenen Türkiye'nin ''tam üye olarak girmek istemeyebileceği'' de kaydedildi.
(AA)
|