| |
|
|
Batı'nın çifte standardı
Geçenlerde bir gemi yolculuğu yaptık. Önce İtalya'ya uçtuk. Orada gemiye bindik. Geceleri yol aldık, gündüzleri limanlarda durduk. Ve İspanya'da uçağa binip, Türkiye'ye döndük. Gezi sırasında Floransa'ya da uğradık. Douma Kilisesi'ni gezdik. Çıkışta, kilisenin önündeki meydanda bir "kavga, gürültü, itiş, kakış" gördük. İtalyan polisi, meydandaki seyyar satıcıları dağıtıyordu. Ama nasıl dağıtma?
Meydan ve meydana açılan sokaklar trafiğe kapalı. Dükkanlar var, önlerinde de seyyar satıcılar. Seyyar satıcıların bir kısmı "beyaz", bir kısmı "zenci." Polis herkesin gözü önünde, zencileri "tekme tokat" öyle bir silkeledi ki... İnanılır gibi değil. Manzarayı gören turistlerin bir kısmı "ağlamaya" başladı.
Dayağı yiyenlerin içinde "kaçıp kurtulanlar" da oldu. "Yere düşüp, kalanlar" da. Polis, kaçamayan iki kişiyi "kelepçeledi." Alıp, götürdü. "Bizim gruptan" Mehtap Koçak "İtalyanca ve İngilizce biliyor." Kocası Serdar Koçak'ın "İngilizcesi mükemmel, İtalyancası çat pat." Onlara "görev" verdik: - Olayı araştırın. Az sonra Serdar "İtalyan polisi, zenciyi kelepçelerken resim çektim" diye geldi. Mehtap ise hüngür hüngür ağlıyordu.
Olay İtalyan İngiliz, Fransız, Amerikalı, "herkesin" gözü önünde oldu. Ne "tepki gösteren" çıktı. Ne "AB kriterlerinden" bahseden. Ne "insan haklarından" dem vuran. Ey gözünü sevdiğim çifte standartlı Batı. Türkiye'de bunun onda biri olunca, koparmadığınız kıyamet kalmıyor. Ama siz "siyah adamın ağzını, burnunu dağıtırken" kimseden gık çıkmıyor.
|