Piyaz'la ilkokul, Cacık'la master
Bir köpekle yıllarca aynı evi paylaştıktan sonra onun yerini bir kedinin alması önce beni çok tedirgin etti. Evinde hayvan beslemeyenler bile kedi ve köpek arasındaki belirgin farkı bilir. Köpek ölümüne sadıktır ve kafasını okşamanız ya da onunla top oynamanız için bütün gün dizinizin dibinden ayrılmadan size yalvarabilir. Ama kediler; "Nankördür, canları isterse kendilerini size sevdirirler. Hatta bu zevki size adeta bahşederler, evin hakimi onlardır. Bir kediye siz sahip olamazsınız, o size sahip olur" vs. Piyaz'ı sokakta bulup eve aldıktan sonra bunların sadece "bir kısmının" doğru olduğunu öğrendim. Evet bir kedi, bir köpeğin dostluğunu asla gösteremiyor ama hiç de sanıldıkları gibi 'sevimsiz' değiller. Evet size pek 'eyvallahları da' olmuyor. Ama bunun da nedeni, her işlerini kendilerinin hallediyor olmaları. Yemeğini koyuyorsunuz, o canı ne zaman ve ne kadar isterse o zaman gidip yiyor. Tuvaletini gidip kumuna yapıyor. Temizlik işini kendisi hallediyor. Dolayısıyla size pek ihtiyaç duymadığı için de 'yalakalık yapma' gereği hissetmiyor. Ve inanın artık biliyorum ki, hiçbir hayvan sizi bir kedi kadar çok güldüremez. Evin içinde komedyen bir arkadaşla yaşıyorum sanki. En üzgün, en sinirli anlarımda bile o 'kendi kendine takılırken' bir takım şaklaban hareketler içine giriyor. Farkında olmadan tabii. Ve beni çok eğlendiriyor. Bence kedilerin insanlara öğreteceği bazı şeyler var. Bir parça kendini beğenmişliğin, hatta dozu çok iyi ayarlanmış kibrin, kimseye muhtaç olmadan yaşamanın, zorla şirin görünme çabası içine girmemenin, kendi kendine yetebilmenin ve bunun getirdiği kendine güven ve gücün, rahat, kolay ve saygın bir hayat için önemi büyük. "Öğrene öğrene el kadar kediden mi öğrendin bunları?" diyeceksiniz. Evet öyle! Ne olur ki?
***
Ve baktım ki bir kedi bile bana bunları öğretebiliyor, o zaman dedim master yapmanın da zamanı geldi. Şimdi evdeki hatun sayımız üçe çıktı. Fotoğrafta görmüş olduğunuz 6 haftalık Ankara kedisi ki adı Cacık, evin tam bir "kadınlar hamamına" dönmesine neden oldu. Çok eğleniyoruz çok. E düşünsenize ben de bir Aslan kadınıyım. Yani olduk mu size üç hırçın kedi!
***
Gerçi onların benim kadar eğlendiklerini pek sanmıyorum. Piyaz, Cacık'ı görür görmez "Nereden çıktı şimdi bu aşüfte?" dedi ve gardını aldı. Kadınlar kendi bölgelerine giren diğer bir kadına nasıl davranıyorlarsa, o da dişiliğin gereklerini yerine getirdi anlayacağınız. Cacık da cüce boyuna bakmadan önce "Aaa! Galiba bu benim annem" deyip Piyaz'a sevgi gösterisinde bulundu. Ama karşılığını sıkı bir diş gösterme ve "Pıhhhlama" olarak alınca tavrı değişti. Ağzında doğru düzgün dişi yok ama olanları da pek güzel sivriltip Piyaz'a "Yaklaşma ve boyuma posuma aldanma, yakarım" mesajı veriyor. Aferin kızlarıma! Analarına çekmişler tabii... Azıcık vahşi kediliğin zararı yok, yararı var. Zamanla alışacaklar zaten birbirlerine, elleri mahkum. Yalnız şu anda ikisi de benden nefret ediyor; bu durumu nasıl halledeceğim bilmem. Birini kucağıma alsam öbürü tavır alıyor, birini beslesem diğeri inadına gidip en sevdiğim koltuğuma 'tırmalanacak ağaç kabuğu' muamelesi yapıyor. Ev şu anda bir tımarhanenin kadınlar koğuşu görünümünde. Ama düzelecek. Ki düzelmese de hayat böyle de eğlenceli. Kediler ve ne zaman nereden geleceği belli olmayan öğretiler... Süper!
|