kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Ergun Babahan @ SABAH
 
"Bunları Kızılay'da asmak lazım!"
Erdoğan, dünya devleriyle buluşuyor

"Bunları Kızılay'da asmak lazım!"

Ünlü İtalyan Ceza Hukukçusu Beccaria'nın bundan 300 yıl önce, daha 20'li yaşlarında mahkûm ettiği ve tarihin çöp sepetine attığı ilkel ve intikamcı ceza anlayışının 2000'li yıllarda parlamentoda ifade edildiğini duymak çağdaş Türkiye açısından hüzün verici.

Tarihte yaşamış ve yaşayan tüm toplumlarda bir suç ve ceza siyaseti vardır. İlkel toplumlarda, feodal toplumlarda dönemin ruhuna uygun olarak intikamcı, keyfi, kısasa kısas esaslarına dayalı bir suç ve ceza siyaseti mevcuttu.
Bazı modern toplumlarda da yakın zamana kadar eski dönemin suç ve ceza siyasetini yansıtan düzenlemelere rastlamak mümkün olabiliyordu. Ama çağdaş ve demokratik toplumların suç ve ceza siyaseti de kendi "zamanının ruhu"nu yansıtmak zorundadır .
Günümüzde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi gibi uluslar üstü belgeler, modern toplum düzeninin genel hukuk ilkelerini yansıtan belgelerdir.
Türkiye, söz konusu her iki belgeyi de imzalamış ve çağdaş dünyanın evrensel hukuk normlarını stratejik hedef olarak benimsemiştir. Esasen Cumhuriyet, nihai anlamda modern hukuk dünyasına aidiyetin bir siyasal ifadesi olarak da değerlendirilebilir.
Çağdaşlık anlamında zamanın ruhunu başka birçok kriterle birlikte esas olarak bir ilke yansıtabilir. Bu ilkenin adı, "Eşitlik ilkesi"dir.
Anayasa Mahkememizin yorumuyla, " Eşit durumda olanlara eşit işlem" olarak anlaşılması gereken bu ilke olmadan barışın ve adaletin ve de modern hukuk düzeninin tesisi imkansızdır.

Çifte standart mevcut
Bu ilkenin ışığında batık bankalar ve onların eski sahiplerine yönelik uygulamaları irdelediğimizde, doğrusu adalet ve vicdan duygusunu sarsan veya sarsabilecek çifte standartlara rastlamaktayız.
Bu çifte standartları ortaya koyan basınımızın iki önemli kaleminden kısaca alıntı yapmak istiyorum. Milliyet gazetesinden değerli ağabeyimiz Güngör Uras dünkü yazısında şu yorumu yapmış: "Bu yazıyı 'o haklı bu haksız' şeklinde bir değerlendirme yapmak için değil, batan bankaların enkazını kaldırma çabaları sırasında ortaya çıkan ve kafa karıştıran gelişmeleri sergilemek için yazıyorum.
Öyle veya böyle 21 banka benzer nedenlerle battı. Bankaları batıranın biri 'onun', biri 'bunun' dostu idi, 'birinin boyu uzun, birinin kısa' idi, 'biri adamını buldu,' öbürü bulamadı. Sonuçta batan her banka 'halkın sırtına' bir fatura yükledi.
Eğer banka batıranların suçu var ise, hepsinin suçunun aynı olması gerekir. Eğer ceza görecekler ise hepsinin aynı cezayı görmesi gerekir. Eğer zarar belli yollardan tahsil edilecek ise, zararın hepsinden aynı şekilde tahsil edilmesi gerekir.
Geliniz görünüz ki: (1) Bazılarına 'Bankasını batırdı ama o iyi adam' diye dokunulmuyor. (2) Bazılarının hayatı sönmüş iken, bazılarına yeni banka kurduruluyor. (3) Bazılarının malları haraç mezat satılırken, bazıları eski yaşamlarını sürdürüyor. (4) Bazıları mahkemeye verilirken, bazıları dışarıda kalıyor. (5) Bazılarının mahkemesi falan kanuna göre, bazılarınınki filan kanuna göre yapılıyor. Bu nedenle bazıları mahkemeden kurtulurken, bazıları hapse giriyor. (6) Bazılarının ödenmesi imkansız borç ödeme planları protokole bağlanırken, ödeme gücü olanlar ile protokol yapılamıyor.
Bu iş tam anlamıyla tiyatro oyununa döndü." Gene Hürriyet gazetesinin değerli yazarı Emin Çölaşan 24 Haziran 2005 tarihli yazısında konuyla ilgili şu değerlendirmeyi yapıyor: " Sümerbank'ın patronu Hayyam Garipoğlu'nun TMSF ile borç protokolü imzalamış olması, mahkumiyetinin gerekçelerinden biri olarak kabul edildi. Protokol imzalamanın, suçu kabul anlamında olduğu vurgulandı.
Hukukçular soruyordu: Bu karar sonrasında yargılanmakta olan veya bundan sonra yargılanacak olan borçlular gidip TMSF ile protokol imzalar mı? Bunun bir mahkumiyet gerekçesi olduğunu bilen bir borçlu, bu belgeyi niçin imzalayıp başına iş açsın?" Her iki değerli yazarın da Türkiye'de yolsuzluklara, hırsızlıklara ve yozlaşmaya karşı basınımızın etkin iki ismi olduğundan hiç kimsenin kuşkusu yok.
O halde kendilerini bu yazıyı yazmaya yönlendiren sebep ne? Sebep şu: TMSF tarafından bankalarına el konan batık banka patronlarına karşı uygulanan çifte standart. Şu anda, ülkemizde TMSF ile anlaşma yaptığı için ceza indiriminden faydalanıp hapse girmeyen banka patronu ile TMSF ile anlaşma yapıp bütün borcunu ödeyen, fakat buna rağmen ceza indiriminden faydalanmayıp ağır hapis cezalarına mahkum edilen batık banka patronu şeklinde uygulama farklılığı var.

Çifte standardın nedeni

Buna sebep ise TCK'daki "kısmen ödeme ve anlaşma yapmış olma kaydıyla" ceza indirimini öngören "etkin pişmanlık" müessesesinin Bankalar Kanunu'nun 22. maddesi için geçerli olmaması.
Her iki kanundaki ceza miktarlarına ve indirim oranlarına baktığımızda hiçbir vicdan ve adalet duygusunun kabul edemeyeceği oranda çarpık ve gayri adil bir tablo ile karşılaşıyoruz.
Meclis, iradesini, TCK'daki "hırsızlık, zimmet, nitelikli dolandırıcılık" gibi suçlarda "etkin pişmanlığın" geçerli olması yönünde evvelce izhar ettiğine göre, bu imkanın Bankalar Kanunu'ndaki zimmet suçu sanıkları için kullanılmamasının, başta belirttiğimiz hukukun genel ilkeleri açısından kabul edilebilir bir tarafı yoktur.
Bunun tek izahı, çağdaş ve uygar bir yasama ve hukuk düzeninde yeri olmaması gereken "adamına göre muamele" keyfiyeti olabilir. Bu yazıyı kaleme alırken komisyondaki görüşmelerde iktidar partisinden bir milletvekilinin " Bunları Kızılay'da asmak lazım " şeklinde beyanda bulunduğu bilgisi geldi. Ünlü İtalyan Ceza Hukukçusu Beccaria'nın bundan 300 yıl önce, daha 20'li yaşlarında mahkum ettiği ve tarihin çöp sepetine attığı ilkel ve intikamcı ceza anlayışının 2000'li yıllarda parlamentoda ifade edildiğini duymak çağdaş Türkiye açısından hüzün verici.
Bu sayın milletvekiline sormak isterim: Sizin çoğunlukta olduğunuz parlamento vergi kaçıranlara, gümrük ve ihracat kaçakçılığı yapanlara, hırsızlara, dolandırıcılara, kamu görevlisi zimmet suçu sanıklarına etkin pişmanlığa imkan sağlayan yasaları geçirirken neden "Onları da Kızılay'da asalım" diye bağırmadınız? Partinizin isminin başında yer alan adalet duygunuz aynı durumda olanlara farklı işlem uygulamasıyla nasıl bağdaştırılabilir?

Kaderin
cilvesi
Tarihin garip cilvesini hatırlamanın tam yeridir. Uzanlar'ın sahibi bulunduğu Star gazetesinin İmar Bankası'na el konulmadan önceki manşetlerinden biri de "Hortumcular asılsın" şeklindeydi. Bugün Uzanlar da "hortumcu" olarak kabul ediliyor ve yargısız infaza karşı adalet talebinde bulunuyor.
Milli irade, öfke ve intikam duygusuyla hareket eden "Mob"ların (kalabalıkların) değil, hukukun genel ilkelerine göre hareket etmek zorunda olan bilinçli ve katılımcı kitlelerin iradesidir. Adalet linç hukukuyla değil, adil yargılanma hakkı ve ilkesine uymakla gerçekleşebilir. Ve adalet bir gün herkese lâzım olur.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Basında denetimin önemi   / 24-06-2005
 Turizm sektörü dertli   / 22-06-2005
 Halka doğruyu söylemek   / 21-06-2005
 Dış politika sınavı   / 20-06-2005
 Ey Türk Gençliği!   / 18-06-2005
 Ercan Arıklı   / 17-06-2005
 Türkiye'de iş yapmak   / 15-06-2005
 Annelerin suçu ne?   / 14-06-2005
 Özelleştirmede yeni çıta   / 13-06-2005
 Yasa ve küçük bir çocuk   / 11-06-2005
ERDAL ŞAFAK
Yaz başında Ankara
SABAH'ın Ankara'daki "Yaza merhaba"...
ALİ KIRCA
Cehennem başkalarıdır!
Doğrusu; o yıllarda en çok satan...
YILMAZ ÖZDİL
İnsan bu parayı değil 'zam' harçlık diye verirken bile...
ERGUN BABAHAN
"Bunları Kızılay'da asmak lazım!"
Ünlü İtalyan Ceza...
MEHMET ALTAN
AB'nin yeni lideri Blair mi?
Önceki gün, Temmuz'da AB...
Kıran kırana seçim
İran'da ikinci turu yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde sayılan...
Kim doğru söylüyor?
Bush'un yardımcısı Dick Cheney Irak'taki direnişin azaldığını, John...
Hücum-pres-zafer
Hücum-pres-zafer
Artık 'Milli Takım'ın yeni teknik direktörü' gözüyle bakılan Fatih...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu