Boğaz'ın lacivert geceleri...
Geçen gece Reina açıldı... Sonra, Anjelik, Sardunya, Zihni, Ulus 29, Sunset derken, Boğaz'ın lacivert geceleri yaz ışıklarına kavuştu... Yarın da Laila'nın yerinde Sortie açılacak... Bugünlerde, İstanbul'daki taksilerin pabucu dama atıldı... Bakıyorum bütün boğaz, deniz taksileri ile dolup taşıyor... Millet taksiyi bıraktı deniz taksisiyle gidip geliyor... Deniz taksisi dediğim bir tür dolmuş... Alıyorlar 8-10 kişiyi Boğaz'ın üstündeki albenili mekanlardan... Atıyorlar 5 dakikada Boğaz'ın istediğin yerine... Önceki gece baktım, Anjelik'in önünde, bekleme yapıyorlardı... Bu gidişle yakında Boğaz'ın orta yerinden denize çıkıntı levhalar göreceğiz... "Bekleme yapılmaz" gibisinden... Öylesi bir durum yani...
Bizim Hıncal abi, Yunanlılar'ın, eğlencesi, gay'leri ve çıplaklar plajıyla meşhur adası Mikonos'a gitmiş... Bir anlatıyor bir anlatıyor ki, yeme de yanında yat... "Mikonos" bir eğlence adasıymış... Çılgın, hadsiz, hesapsız en önemlisi sınırsız. Sınırsız dan neyi kastediyor bu Hıncal abi pek anlamadım, ama benim önceki gece arkamda duran kızlarla erkekler gece boyu birbirleriyle öpüşüyorlardı!... Bu durum Hıncal abinin deyimiyle sınırlı eğlence mi bilmiyorum. Ama sınırsız kısmını herhalde mekandan çıktıktan sonra yapıyorlar... En azından bana öyle geldi... Mikonos'ta Hıncal abi, daha sınırsız şeyler gördüyse orasını bilmem... Ama onun için yazın, Mikonos'a gerek yok... Amsterdam'da yaz kış, o eğlence var!... Diyeceğim o ki, yediği içtiği onun olsun... Gördüklerini de anlatıyor zaten... Ama ben, İstanbul gecelerini tek geçmesem de pas geçemem yani... Boğaz'ın üzerindeki mekanlarda, iğne atsan yere düşmüyor... Tuvalete yakın değilsen, def-i hacet etmeye gitmeyeceksin... Çünkü herkes ayakta... Herkes dans ediyor... Tuvalete gidebilmen için, en az 150 kişiyle halvet olup dans ederek ilerlemen gerekiyor... Dans dediğim öyle tango, mango vals, slow ya da rock'n roll değil... Erkek kız bütün çıtırlar, 15 santimetre çapında ki alanda kendi kendilerine sallanmaktalar... Siz, sağınızdan, solunuzdan, önünüzden, arkanızdan popo çarpıntılarıyla yürüyorsunuz... Bu popo çarpıntıları, kalp çarpıntısına yol açmamalı... Sonra, popo sektesinin yol açtığı, kalp sektesinden gidiverirsiniz öbür dünyaya alimallah... Orada huriler mi karşılar sizi, Zebani mi artık bilemem!..
Geçen gece, dostlarla randevum vardı... "Hadi" dedim "Size bir Çin yemeği ısmarlayayım..." Bu yaz günü Çin yemeği mi yenir gibisinden yüzüme bakıyorlar... Oysa, ben onları Reina'daki Çin Lokantası'na götürüyorum... Bir taraftan Boğaz'ı, bir taraftan Hıncal Abi'nin sınırlı dediği, cennetvari eğlenceyi izleyecek, diğer yandan da Pekin ördeğini taam edecekler... Yemekler bitti, Boğaz'ın lacivert suları gürül gürül akıyor, rüzgar yüzümüzü okşuyor... Uzaktan is gibi hafif bir duman yükseldi... Biraz sonra, garson geldi, "Abi" dedi "her ihtimale karşı, boşaltmamızı istiyorlar... Sizi deniz taksisiyle gönderelim..." Garsona döndüm "yapma yavrucuğum" dedim, "bu kadarcık isten, bu kadar insan buradan çıkar mı? Ben Ankara'da bunun 20 katı dumanla her sabah okula gittim. İtfayenin yangın dediğine bizim Ankara'da hava kirliliği denirdi..." Boğaz gecelerindeki eğlence, benim gençliğimin geçtiği Mikonos'a 5 çakar, 2 böler... Salı'ya devam edecekmiş Hıncal abi Mikonos'u anlatmaya... Ben de devam edeceğim Boğaz'ı anlatmaya...
|