| |
|
|
45 yıl sonra çalan telefon!..
Okurlarım arasında nasıl uçurumlar varmış meğer.. Voleybolcuyu yazmıştım önce.. Necip Fazıl'ın dizelerine hayat veren Kolejli kızı.. Daha önce de yazmıştım da, tekrar etmiştim aslında, yeri gelince.. İsteyeni de o kadar çoktu ki.. Bu defa bir fark oldu.. 45 yıl sonra telefonum çaldı.. O Kolejli kız arıyordu. Okulu bitirir bitirmez evlenip yurt dışına yerleşen.. Ondan haber alamayışım bundandı demek.. Çok hoş bir konuşma oldu, geçmişin kelimesi geçmeden, sitemin s'si edilmeden.. "Hikayenin sonu.. Hikayenin sonu.." diye merak eden o kadar çok vardınız ki, yazmaya karar verdim.. Geçen pazar anlattım, 45 yıl sonra gelen telefonu.. Ve tepkiler.. İnsanlar ne kadar değişik.. Ne kadar farklı.. Dünya bundan güzel zaten.. Çoğunluk duygusal.. Finali beğenmiş.. "Bir kez daha ağladım" diyenlerin sayısı o kadar çok ki.. Ve beni mutlu eden.. "Ağladım" diyen erkeklerin sayısının çokluğu.. "Erkekler ağlamaz" felaketinden kurtuluyoruz.. Ağlıyoruz.. Ağlamanın güzelliğini de yaşıyoruz, erkek olarak.. Ağlıyoruz ve ağladığımızı açıklamaktan da çekinmiyoruz.. Sezen'in öğüdü dört bir yanı tutmuş.. "Ağlamak güzeldir Süzülürken yaşlar gözünden Sakın utanma!.." Utanmıyoruz artık!.. Birkaç tane şöylesi var.. "Bu telefonu keşke yazmasaydın, öykünün ucu hep açık kalsaydı.. Gizemi yok ettin, Hıncal Uluç!.." Benden hayal kırıklığına uğrayanlar var.. "O telefonu alır almaz neden Ankara'ya uçmadın.. Sen onun için Adanalara gitmedin mi?. Git Ankara'ya.. Bitir bu defa işi.." Bunlar masalcılar.. Onlar için iyi son, ille de kavuşma.. Aradan yarım asır geçtikten sonra ne kavuşması.. Ne ben Kolej önünde bekleyen delikanlıyım artık, ne o zil sesi ile kapıya koşan genç kız.. İkimiz de çok başka insanlarız şimdi.. İşin o yanı bitti, küllendi, külleri savruldu hatta.. Geriye kalan bu çok hoş dostluk, arkadaşlık.. Ötesini zorlayıp hayal kırıklıkları yaratmayacaksın.. Bırakacaksın, sular yolunda akacak.. "Sakın ha gitme ona.. Sakın ha buluşma" diye bir başka keskin tepki.. "45 yıl önceki gibi hatırla onu hep.. O da seni öyle düşünsün.." Niye?.. Yolum o ülkeye düşerse, ya da o bir gün İstanbul'a gelirse, buluşup niye bir kahve içmeyelim ki.. 45 yıl önceki voleybolcu hep öyle kalacak anılarımda.. O ayrı.. Hayat akıp gidiyor.. Bazı şeyler bitiyor.. Başka şeyler başlıyor.. Başlayan şeyler hep, ama hep var.. Bu yüzden bitişlerde yıkılmamak, bitişlerde umutsuzluğa kapılmamak gerek.. Yaşanan her gün yeni başlangıçlara gebe.. O zaman yaşamak gerek.. Alabildiğince.. Mykonos yollarında, bana çok eski bir yazımdan iki satırı hatırlattı, çok sevdiğim bir dost.. "İyi bitsin diye bir şey yok" demişim.. "İyi bitseydi, bitmezdi ki!.." Vay feylosof ben vay!.. Hadi çözün bu lafı, bu pazar vakti!..
|