| |
|
|
Genç antropologlar
Ankara Üniversitesi hocalarından antropolog Doç. Tayfun Atay ile buluştuk geçen akşam. Atay'ı hatırlarsınız; hani bizim rüyaları konu edinen yazı dizimize ilginç bilgiler vererek katkıda bulunmuştu. Tayfun Atay'ın yanında, yazar Reşat Çalışlar'dan başka İstanbul Üniversitesi'nden dört antropoloji öğrencisi vardı. Laf döndü dolaştı acı gerçeğe geldi: Sosyal antropoloji eğitimi alan ve bir süre sonra mezun olacak bu dört arkadaşımız nerede çalışacak? Diyelim ki antropoloji bölümlerinden yılda 100 öğrenci mezun oluyor. Bunların 40'ı devlette iş buluyor. Peki ya diğerleri ne yapacak?
Bu noktada biraz duralım ve geçmişe uzanalım. Antropolojiyi kuranlar; Afrika'yı, Uzak Doğu'yu, Hindistan'ı sömürgeleştirmiş Batı ülkeleridir. Bunların başında İngiltere gelir. Kolonilerdeki toplumsal yapıyı, mesela kabile ilişkilerini antropologlara incelettiler. Buralardan elde ettikleri bilgileri koloni politikasını oluşturmak için kullandılar. Daha sonra devreye ABD girdi. CIA gazetelere ilan bile veriyordu: "Tayland'da istihdam edilmek üzere antropologlar aranmaktadır..."
Peki ya bizde ne oldu? Türkiye'de antropoloji önceleri 'ırk' temelliydi. Bir 'millet' yaratmaya çalışan genç Cumhuriyet, uzun süre 'Tipik Türk kimdir' sorusuna cevap aradı. Bu konudaki ayrıntıları Nazan Maksudyan'ın yeni yayınlanan "Türklüğü Ölçmek... Bilimkurgusal Antropoloji ve Türk Milliyetçiliğinin Irkçı Çehresi 1925-1939" (Metis Yay.) adlı kitabında bulabilirsiniz. Türk antropolojideki bu ırkçı yaklaşım İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra bitti.Yerini köy çalışmalarına bıraktı. Ancak bu kez de ortaya Kürt meselesi çıktı. Doğu'da ve Güneydoğu'da çalışan antropologlar Kürtler'den söz etmek zorundaydı. Ancak devletin resmi görüşüne göre Kürtler yoktu! "Hayır vardır" diyen ve sözünden dönmeyen İsmail Beşikçi'yi hapislerde çürüttüler. Böylece Türkiye 'içindeki öteki'yi tanıma, anlama, kavrama fırsatını kaçırdı. Sonuç: On binlerce cana ve milyarlarca dolara mal olan bir kalkışma. Yeri gelmişken: Devletin Kürt politikası belirlenirken İsmail Beşikçi'den yararlanılsaydı acaba sorun barışçıl yollarla çözülemez miydi?
Geldik bugüne... Genç bir antropolog nerede çalışabilir? Bana sorarsanız dışa açılan özel sektörün önünde önemli bir fırsat var. Türk işadamları Romanya'da, Bulgaristan'da, Rusya'da fabrikalar kuruyor. Göreceksiniz, ilişkiler düzelince Ermenistan'a da gidecekler. Bu işadamları oralarda işçilerle 'boğuşuyor'. Çünkü Rumen, Bulgar, Rus işçileri Türk işçilerinden farklı. Faraza Türk patron, Rumen işçisine "Yetiştirilecek sipariş var... İki saat fazla mesai yap, parası neyse vereyim" diyor... Ama Rumen işçi bunu kabul etmiyor. Bu insanların duyguları, düşünceleri, kültürel simgeleri, aile yapıları nedir ki böyle davranıyorlar? Acaba Türk patron, para değil de mesela Antalya'da ailecek 'her şey dahil' tatil önerse işçi fazla mesai yapmayı kabul eder mi? Bu tip sorunları çözmek için denemeyanılma metodu uygulayarak vakit ve para kaybetmek yerine Türk işadamları; genç, meraklı, istekli antropologlardan niye yararlanmasın? Çok mu hayalperestim?
|