Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, Basel II'nin, geleneksel bankacılıktan tamamen farklı, 2000'li yılların çağdaş bankacılığın gereklerini yerine getirmeye yönelik, ''uluslararası bir düzenleme ve denetleme yaklaşımının bir ürünü'' olduğunu bildirdi.
Bakan Şener, BDDK Başkanı Tevfik Bilgin ile birlikte düzenlediği basın toplantısında, ''Bankaların Basel II sürecine entegrasyonuna ilişkin Yol haritası''nı açıkladı.
Şener, Finansal piyasalardaki hızlı gelişmelerin, düzenleme, denetleme otoritelerinin denetim süreçlerini gözden geçirme zorunluluğunu ortaya çıkardığını, denetim otoritelerinin de bu gelişmeler paralelinde, riske dayalı sermaye yeterlilik düzenlemeleri, risk odaklı denetim sistemlerine geçme gereği duyduklarını vurguladı.
Bankacılıkta uluslararası düzeyde, ilk riske dayalı sermaye yeterliliği düzenlemesini, 1988 yılında yürürlüğe konulan Basel I'in oluşturduğunu hatırlatan Şener, zamanla mali piyasaların daha da gelişmesi ve işlemlerin karmaşıklaşması sonucu bu kriterlerin yetersiz kaldığının görüldüğü ve yeni standartlar için çalışma başlatıldığını anlattı.
Şener, bu çalışmaların sonucu olarak hazırlanan Basel II ile, bankaların riskleri, daha kapsamlı ve riske daha duyarlı bir şekilde ele alındığını anlattı. Basel II'nin, Basel I'den farklı olarak 3 yapısal blok üzerine inşaa edildiğini kaydeden Şener, bunları sermaye yeterliliği, denetim otoritesinin incelenmesi ve piyasa disiplini olarak sıraladı.
Basel II ile kredi riskine yaklaşımın önemli derece değiştirilirken, ilk defa operasyonel risk için de sermaye yükümlülüğünün getirildiğini belirten Şener, ''Basel II, yalnızca sermaye yeterliliğinin hesaplandığı bir hesaplama süreci değildir. Basel II'de risklerin ölçümünün yanında büyük oranda risklerin yönetimine odaklanılmaktadır'' diye konuştu.
Basel II'nin gelişmekte olan ekonomiler üzerinde olumsuz etkilerinin olabileceği eleştirilerini de hatırlatan Şener, ''Basel II bazı maliyetler içeren, ancak doğru yolda atılmış bir adım olarak değerlendirilebilir'' dedi.
Türkiye olarak, Basel II için gerekli altyapının gerek BDDK'da gerekse bankacılık sektöründe tesis edilmesinin gerekli olduğu inancında olduklarını vurgulayan Şener, ''bu altyapının oluşturulması ile bankacılık sisteminin daha sağlam ve güvenilir bir şekilde faaliyet göstereceği, bu sayede finansal istikrarın sağlanmasına önemli katkılarda bulunacağını düşünüyoruz'' dedi.
Türkiye açısından Basel II'yi ele alırken, göz önünde bulundurulması gereken bir takım önemli hususlar olduğunu da kaydeden Şener, Türkiye'nin yükselen bir ekonomiye sahip olması nedeniyle, gelişmiş ekonomilere göre kendine özgü farklı bir çok özellikleri bulunduğunu söyledi.
Risk düzenlemeleri konusunda köklü bir tarihe sahip olunmadığına da işaret eden Şener, dolayısıyla risk düzenlemeleri konusunda kapatılması gereken uzun bir mesafe bulunduğunu ifade etti.
Basel II'nin AB versiyonunun nihai metninin, çok yakında açıklanacağını belirten Şener, ''Türkiye'de müstakbel bir AB üyesi olarak, Basel II'nin AB mevzuatındaki yansımasını benimsemek ve uygulamak durumunda'' diye konuştu.
Halen BDDK'nın Basel II'nin uygulanması ile ilgili hususların belirlenmesi, gerekli koordinasyon ve yönlendirmenin sağlanması ile sorunların çözülmesi için gerekli çalışmaları yürüttüğünü anlatan Şener, ''ilk olarak 2001 yılında yayınlanan iç denetim ve risk yönetim sistemlerine ilişkin yönetmelikle başlayan çalışmalar, Basel II nihai metninin yayınlanması ile hız kazanacaktır'' diye konuştu.
Şener, bugün burada açıklanan yol haritasının, yalnızca BDDK'nın değil, tüm bankacılık sistemi ve Türkiye'nin de Basel II'ye geçişine yönelik harita olarak görülmesi gerektiğini sözlerine ekledi. BDDK ÜYELERİNİN SEÇİMİ
Öte yandan Şener, BDDK'da boşalan iki üyeliğin yerine yapılacak atamalar konusunda, isimleri henüz belirlemediklerini söyledi.12 Haziran'da sürenin dolacağının hatırlatılması üzerine Şener, konu üzerinde çalıştıklarını, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile konuşmasının ardından isimleri belirleyeceğini belirtti.
Bir gazetecinin, ''eski isimlerin tekrar gündeme gelmesi mümkün mü?'' şeklindeki sorusuna karşılık Şener, ''tabii her zaman olabilir. Mevzuata göre bir engel yok'' cevabını verdi.
d TMSF'de bulunan Star Medya Grubu'nun yabancılara satışına ilişkin soru üzerine Şener, yabancıların yüzde 25'e kadar bu ihalelere girebildiklerini hatırlattı.