| |
|
|
1927'nin koşulları ile 2005 yılı anlaşılabilir mi?
Bugün 19 Mayıs.. Atatürk, Kurtuluş Savaşımızın başlangıcı olarak kabul edilen bu günü gençliğe armağan etmiş. Her 19 Mayıs'ta, Atatürk'ün "Ey Türk gençliği" diye başlayan "Gençliğe Hitabe"sini tekrarlarız. 1927'den beri Cumhuriyet'in köklü gelenekleri arasında yer alan bir olgu bu.. "Gençliğe Hitabe", 15-20 Ekim 1927 tarihindeki Cumhuriyet Halk Partisi'nin 2'nci Kurultayı'nda Atatürk tarafından 36.5 saatte okunan "Nutuk"un final bölümü.. İçeriği, Türkçesi, etkisi ile gerçekten siyasi edebiyatın bir başyapıtı. Henüz beş yaşındaki Cumhuriyet'in bir yanda kurumları oluşturulmaya çalışılırken, bir yandan da o dönemin güncel siyasetindeki rakipler tasfiye edilmeye uğraşılıyor. Sadece Saltanat ve Hilafet tasfiye edilmemiş. Eskinin siyasi kadroları da, yeni muhalefet de etkisiz kılınmış. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kurucuları olan Kurtuluş Savaşı'nın muhalif generalleri ve İzmir Suikastı dolayısıyla İstiklal Mahkemesi'ne gönderilen İttihatçı kadrolar da o dönemin "Rejim Düşmanları" listelerine girmiş. İşte "Nutuk", o dönemin siyasi konjonktürünün bir yansımasıdır. Tabii ki, "Atatürk yaşasaydı, 2005 yılında acaba Türk gençliğine hitaben neler söylerdi" arayışına dayalı bir "Yeni Hitabe" üretmeye çalışmak anlamsız. Bu, Atatürk'ün düşünce ve icraatını ideolojik buzdolabına koyup, "Kemalizm" üretmeye çalışmak kadar anlamsız bir girişim olur. Ama hepimizin ve özellikle ülkeyi yöneten siyasi kadroların, Türk gençliğinin önüne yurt ve dünya gerçekleri ışığında hedefler koymaya çalışması da şart. Acaba şu cümleler bu konuda yol gösterici örnekler olabilir mi? -Ey Türk gençliği.. Türkiye'nin bağımsızlığını ve Cumhuriyeti, sadece iç ve dış düşmanları arayarak koruyamazsın. İyi eğitimli, dünya ile rekabete açık, demokrat ve özgür, araştırıcı bir gençlik, bu çağda bağımsızlığın da, Cumhuriyet'in de en büyük güvenceleridir. -Ey Türk gençliği.. Çağdaş uygarlığın ve müspet bilimlere dayalı evrensel aklın öncelikli gereği, yaşanan çağın gerçekleri ile geçmiş şartları karıştırmamaktır. Bir savaşta düşmanın tersaneleri işgal etmesi ile, küreselleşen dünyada yabancı sermayenin tersanelerde gemiler inşa etmesi aynı şeyler değildir. -Ey Türk gençliği.. Bu çağda hukukun üstün olmadığı, çoğulcu demokrasiden yoksun ülkeler, dünyanın 2'nci sınıf devletleri olarak görülüyor. Sakın, farklı siyasi söylemlerin sahiplerini hain, gafil gibi suçlamalara konu etme. Kaba kuvvete değil, aklına ve bilgine güven. -Ey Türk gençliği.. Türkiye Cumhuriyeti'nin artık kurtarılmaya değil, gelişmeye, AB ile tam uyum içine girmesine ve her alanda gelişmiş dünya standartlarını yakalamak için köklü reformlara ve özellikle eğitim reformuna ihtiyacı vardır.
|