|
|
|
|
|
Atatürk'ten önce tarikat yasağı
|
|
Çoğu kimse 'tarikat yasağı'nın Atatürk'le gündeme geldiğini ve uygulandığını sanır. Oysa ilk resmi büyük yasak kararı ve uygulaması II. Mahmut zamanında, Yeniçeri ocağının kaldırıldığı 1826 tarihindedir. Bektaşilik o günden itibaren yasadışı ilan edilir, mensupları sürülür, öldürme dâhil ağır cezalara çarptırılanlar olur. Var olan Bektaşi tekkelerine Kadiri, Nakşi ve Mevlevi şeyhlerin halifeleri tayin edilir. Bir zamanlar Yeniçeri ocağının resmi tarikatı haline gelen ve Osmanlı askeri gücünün manevi dinamosu sayılan Bektaşilik nasıl olmuş da devletin birdenbire neden devletin hışmına uğramıştır? Bu soruya Bektaşiler'in cevabı başka, karşıtlarınınki başkadır. Tarafsız denebilecek çevrelerin yorumları da henüz tartışmaya açık olmaktan çıkmış değildir. Biz burada ana soruyu dallandırarak cevap arayışlarının çeşitliliğini yansıtabiliriz: -Mistik bir kurum olarak Bektaşilik, mistik bir bedel mi ödemiştir? Mesele, devletle aşırı derecede içli-dışlı olmanın, ordunun omurgasında konuşlanmış bulunmanın manevi kefareti midir? İyi dönemlerinde düşmana, kötü dönemlerinde kendi toplumuna acı veren Yeniçeri ocağının kozmik diyeti mi ödenmiştir? -Olay devletin hışmı mıdır, yoksa bu sürece doğru en resmi Osmanlı tarikatı halini alan ve mülkiye zümresine hükmeden Mevlevi ileri gelenlerinin hışmı mı? -Bektaşiliğin Rumeli tarafında fazlasıyla hoşgörülü bir yaklaşımla her inançtan insana ardına kadar açık olduğu için yozlaştığı yolundaki 'medreseci' yargının etkisi mi yasağın ana sebebidir? (Bu çevrelere göre Bektaşi tekkesinde şarap içmenin meşrulaşması yozlaşma iddiasının merkezindeki örnektir.) Sultan Abdülaziz zamanında bu yasak kaldırılmış ve Bektaşiler'e iade-i itibar sağlanmıştır.
|
|
|
|
|
|
|
|
|