|
|
|
|
|
Tarikat ve siyasetin mesafesi
|
|
Tarih boyu tarikat önderleri ile devlet adamları arasında üç çeşit ilişki olmuştur. 1) Düşmanlık, 2) Karşılıklı saygıya dayalı dostluk, 3) Çıkar ilişkisi.. Tarihte bu tür düşmanlığa pek çok örnek vardır. Taşa tutularak öldürülen Hallac-ı Mansur ile derisi yüzülerek katledilen Nesimi bu Sufiler'in en meşhurlarıdır. Hallac-ı Mansur genellikle 'Ene-l'hak=Ben Hakk'ım' dediği için şeriat adına, klasik 'medrese-tekke' çatışmasının kurbanı olarak öldürülmüş sayılır. Oysa burada 'şeriat' istismar edilmiş, Hallac-ı Mansur asıl iktidarı eleştirdiği için susturulmak istenmiştir. Susmayınca da uyduruk bir şer'i mahkeme kararı ile yok edilmiştir. Geçmişten bugüne tarikat ile siyaset arasında çıkara dayalı ilişki de hiç eksik olmamıştır. Bu tür ilişkide taraflar maddi getiri veya nüfuz sağlama amacıyla birbirlerini kullanırlar. Karşılıklı saygıya dayalı dostluğun en renkli örneklerinden birini İbrahim Gülşeni'nin şahsında görürüz. Hazret tam beş devlet başkanına yetişmiş, hepsiyle sağlıklı bir dostluk oluşturmuştur. Halen sınırlı birkaç dergâh ile de yaşayan Gülşeni tarikatının kurucusu Şeyh İbrahim önce Uzun Hasan'la dosttur. Bu süreçte Uzun Hasan'ın Fatih Sultan Mehmet'le savaşmasını önlemeye çalışır. Sonrasında Şah İsmail'le Yavuz Sultan Selim arasındaki savaşı engellemek ister. Cilveye bakın ki Diyarbakır üzerinden Mısır'a göçünce yine savaş peşini takip eder. Burada da Kansu Gavri ile Yavuz arasındaki meydan muharebesinin tanığı olmak durumunda kalır. Nihayet Kanuni zamanına yetişir. Mısır'daki büyük nüfuzundan çekinen siyasiler onu Padişah'a şikâyet ederler. 105 yaşlarında gözleri kör olarak İstanbul'a getirilen İbrahim Gülşeni Kanuni'den sadece saygı görür. Bu arada padişahın hekimleri tarafından tedavi edilir ve gözleri açılır. Gülşeni 114 yaşında vefat eder. Sufiliğin şanını koruyan, hükümdarlarla arasındaki mesafeyi kollayan her tarikat adamı gibi Gülşeni arkasında yalnızca güzellikler bırakarak dünyasını değiştirir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|