| |
|
|
Her halkaya bir tane taktılar!..
Olimpiyat Stadı'nda oynanan son yılların derbisinin ardından telefonuma gelen mesaj, maç başlığı olacak kadar güzeldi.. "Her halkaya bir tane taktık.." Olimpiyatın beş halkasıydı tabii, sözü edilen.
Maç aslında sabahın erken saatlerinde Mudo'nun telefonu ile başladı benim için.. Bizim evdeki ekran başında tek Fenerli Muzo'nun başına gelenlerden söz etmiştim o sabah.. "Bir Cengiz (Özdemir) vardı desteği, o da işe saplanıp gelmez oldu" diyerek. "Ya ben" diyordu Mudo.. "Ya ben.. Az eziyet çekmedim mi?." "Muzo her maçta aramızda. Avrupa planlarını dahi maça göre yapar. Sen kırk yılda bir gelirsin.." "Ya öyle mi?.. O zaman bu gece sakın kaçmayın.. Maçtan sonra staddan doğru oraya geleceğim mutlak.. Bekleyin, erkekseniz.." Maç bitti.. Mudo'yu aradık cebinden.. Selahattin Duman açtı telefonu, Locadan.. "Mudo'ya serum bağlandı, yatıyor, telefonlara ben bakıyorum" dedi. Zafer Mutlu'yu soramadım artık.. O efsane olan 4-3'lük kupa maçında yanımda oturuyordu. 3-0 olunca kaçtı.. Ve de hayatının maçını kaçırdı. Bu defa da 3-0'dan 3-1 olunca gene ne ümitlenmiştir, garibim.. Mudo'ya serumu bağlatan da Ünal.. Bizde bir İskoç borusu var, boynuzdan yapılma.. Fenerlilerin kulağına üflemek için.. Her golden sonra Mudo'yu aradık. Allahı var, hepsinde açtı.. Ünal kulağına üfledi.. Amma velakin, Kahraman Abdullah Kiğılı, bir defasında bile telefonu açmaya cesaret edemedi. Oysa 6-0'lık bir başka efsane maçın ardından staddan aramışlardı beni.. "Gelin bekliyorum" dedim. Geldiler.. O saatte nerden bulmuşlarsa helva da var yanlarında.. Bozalar, leblebilerle geldiler.. Apo, Mudo, Aykut Hamzagil ve zamanın Emniyet Müdürü Hasan Özdemir dahil, alayı vala ile geldiler. Evde tepeme bindiler. Gık demeden ağırladım onları.. Bizde böyle.. Mudo gelemedi, ama telefon edip kutladı, "Bize enfes bir maç izlettiniz kutlarım" dedi.. Apo mu?.. Erkekliğin onda dokuzu kaçmak, biri hiç görünmemek kuralını uyguladı, gene..
Maç öncesi yorumlarında "Ucu her sonuca açık bir maç. Bir istisna ile.. Fark olursa, Fener lehine olur. Korkak Hagi, Galatasaray'ın fark yapmasına izin vermez" demiştim. Maç bitince, taraftar Hıncal, yorumcu Hıncal'a "Tüm yanılgıların böyle olur, dilerim" dedi.. Taraftar Hıncal, skora yansıyan yanılgıdan hem de nasıl mutluydu. Yorumcu Hıncal, görüşlerinden tek adım geri atmadı. Hagi, aynen beklediğim Hagi idi.. 3-0'dan sonra "kendince" kontrollü oyuna döndü. İkinci yarının başındaki Orhan-Uğur değişikliği muhteşemdi. "Oyunu okumuş.. Harika bir değişiklik bu" dedirtti. Ama on dakika sonra, eski tas eski hamam.. Galatasaray, tarihi fark yapmaya hazırlanırken, önce Ribery, sonra Necati'yi kenara alarak Galatasaraylıları şoke etti. Galatasaray tek forvete dönüp 18 içinde kapandı. Öyle ki Selçuk'u çıkarıp, oyuna bir forvet daha sokan Daum, orta sahayı boşaltmayı göze alırken, bu alanda tek Galatasaraylı kalmadığı için, sadece orta sahaya değil, her yere Fener hâkim olmaya başladı. Stoper Luciano, bek Deniz, forvet gibi oynamaya başladılar. Bu sırada maç 3-2 olsaydı, sonu nereye giderdi, bilemiyorum. Gördüğüm bizim evdeki 20 Galatasaraylının nasıl dehşet içinde titremeye başladıkları, nasıl öfkeden deli oldukları idi. Hagi, farka gidecek maçı Fener'e geri vermek için elinden geleni yaparken, sahneye iki dev adam çıktı.. Mondragon.. Dünya tarihinde 5-1 kazanan takımın kalecisinin 10 aldığının örneği var mıdır?. Hagi'nin korkup büzüldüğü dönemde Mondragon dört, tam dört mutlak golü çıkararak Fener'in maçı 3-2 yapmasını ve tutulmaz hale gelmesini önledi önce.. Sonra sahneye, maçın yorumcusu Ersun Yanal'ın ağzını tıkayan Hakan Şükür çıktı. Attığı muhteşem dördüncü gol ile Fener'in tüm umutlarını yıktı, hızını kesti, maçı bitirdi. Oysa Hagi korkmasa, takımı bozmasa, 6-0 öyle bir tarih olurdu ki..
Serdar Tatlı, tatlı tatlı Fener'in yanındaydı maç boyu. Galatasaray'a çaldığı tüm düdükler, çıkarttığı tüm kartlar doğruydu. Ama Fener'in daha kötü faullerine, daha kasıtlı müdahalelerine seyirci kalarak, akıllı hakemin nasıl taraf tutacağı konusunda akademik bir ders verdi. Galatasaray sadece Hagi'ye değil, hakeme rağmen kazandı!..
Fenerbahçe küçük maçların takımı, Alex de küçük maçların oyuncusu olduklarını bir kez daha gösterdiler. Fener'in ve Alex'in bu yıl içerde, dışarda bir tek büyük maçı yok.. Bu da Daum'un sonunu getirir.. İte kaka şampiyon olsa da.. Galiba, Rüştü de bitti.. Fener taraftarı Rüştü'den iyice koptu, bu maçtan sonra.. Yediği gollerde hatası yoktu. Yapacağı pek şey de yoktu. Ama Mondragon da, dün hiç hatası olmadan 6 gol daha yiyebilirdi. Yemedi.. Rüştü'nün talihsizliği, ayni maçta karşısında takım kurtaran, maç kurtaran bir kalecinin olmasıydı. Bazı Fenerliler "Kaleciler değişse, skor da aynen değişirdi" dediler. Haksız sayılmazlardı.
Maçı çok az seyircinin izlemesi bir fiyasko idi. Ligin zirvesinde şampiyonluk mücadelesi yapan iki takım.. İki ezeli rakip.. Dünyanın en büyük beş derbisinden biri.. Seneler sonra ilk defa, seyircilerin stada eşit yerleştiği, tam dengeli bir ezeli rekabet ortamı ve boş tribünler ayıptı. Bu ayıbın en önemli faktörü de bilet fiyatlarını çok yüksek yaparak, az gelirlilerin ve varoşların maça girmesini resmen önleyen federasyondu. Olay çıkmasını önlemek için buldukları yol, böylesine müthiş bir derbiyi halktan kaçırmak oldu.
Kanal D'nin Galatasaray ve Hakan Şükür düşmanlığı artık saklanmaz hale gelmiş. Ersun Yanal'ı maça yorumcu seçmesi, büyük bir yayıncılık ayıbı idi. Futbol Federasyonu'nun Milli Takım Teknik Direktörü'ne, maç yorumculuğu izni vermesi ise tam bir fiyasko.. Eğer Yanal, yorumculuk için izin alma gereği dahi duymamışsa, bu da Federasyon'un aczine işaret ederdi ki, bu daha da fiyasko olurdu.
Son bir sözüm Aziz Yıldırım'a.. 5-1!.. Aldırma Başkan.. "Tesadüf" der geçer gidersin nasılsa!.
|