| |
|
|
Yargısız infaz olmasın
'Âmil Bey'i nasıl bilirsiniz? Hani şu dizi karakterini... Okulunda suçlamalara hedef olan bir müdür bu karaktere benzetilince, Sabah'ın haberinden şikâyetçi oldu.
Sabah'ın 5 Mayıs tarihli sayısında, İstanbul sayfasında manşetten verilen bir haber, orada adı geçen kişinin şikâyetine yol açtı. Her haber, "öznesini" mutlu etmek mecburiyetinde değil. Haber rahatsızlık da yaratabilir, gerekirse yaratmalı. Ama bir şartla: İçindeki bilgiler doğru(latılmış) ve iyi işlenmiş olacak. Bostancı'nın 'Âmil Bey'i! başlıklı haber, özetle şunu anlatıyordu: Bostancı Atatürk İlköğretim Okulu Müdürü Selami Kendir'in, bir dizi ekonomik yolsuzluklara karıştığı ima ediliyor, bu yüzden de öğretmen ve velilerce Milli Eğitim Müdürlüğü ve savcılıklara şikâyet edildiği bilgisine yer veriliyordu.
'Töhmet altında kaldım' Haberde, Kendir'in "sessiz kalmayı tercih ettiği" belirtilerek, görüşlerine yer vertilmemişti. Selami Kendir, Okur Temsilcisi'ni birkaç kez arayarak, "töhmet altında kaldığını" ve "bu yüzden mağdur olduğunu" belirtti. Konu gazetede tartışıldı, ve... Sabah'ta ertesi gün 'Asıl ben tehdit ediliyorum' başlığı ile sunulan müteakip haberde Kendir'in sözlerine, suçlamalara cevabına yer verildi. Ancak, bu tamamlayıcı nitelikteki haber de Kendir'i tatmin etmedi. Kendir özetle şunu söylüyor: "Hakkımda 'Âmil Bey' benzetmesi yapılmıştır. Âmil Bey, bir TV'de Hayat Bilgisi dizisinden tanıdığımız, 'hırsız', 'okuluna zarar veren', 'öğrenci ve öğretmenleri birbirine düşüren', 'çocukların cep telefonlarını gasp eden', kısacası 'ahlaksız' bir tipi canlandırmaktadır. Şahsım da aynı kefeye konarak onurum, aile şerefim, gururum ayaklar altına alınmıştır. Adeta yargısız infaz yapılarak kişilik haklarıma saldırıda bulunulmuştur. Okulda okumakta olan kızımla Âmil Bey'in kızı diye alay edilmiş ve çocuğumun psikolojisi, ailemin huzuru bozulmuştur."
Esas sorun başlıkta Kendir'le yazılı ve sözlü iletişimden, sorunun haberin başlığında olduğu açıklık kazanıyor. Tepkisi, imalı o ifadeye. Seda Çakır'ın haberinden, okulda bir ihtilaf olduğunu anlıyoruz, ama ortada yargı ile belirlenmiş bir suçlu yok. İddialar, suçlamalar var. Bu durumda, bir kişiyi, kamuya mal olmuş bir dizi karakteri ile özdeşleştirici nitelikte yakıştırma, meslek ilkelerimize aykırı. Başlık, Seda Çakır'a ait değil. Haberi de sayfaya hayli kısaltılarak girilmiş. Habere konu olan unsurların önemli bölümü, ciddi suçlamalar. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin (TGC) meslek kuralları arasında şu madde önem taşıyor: "Gazeteci, çalıntı, iftira, hakaret, lekeleme, saptırma, manipülasyon, söylenti, dedikodu ve dayanaksız suçlamalardan kesinlikle uzak durur." Bu ilkeyi sadece tek taraflı suçlamalarda titizlik için hatırlattım. Genç muhabir Seda Çakır, haberi yaparken suçlanan kişiye ulaşmak için daha çok çaba göstermeliydi. Eğer suçlanan, iddialara hedef olan kişi konuşmayı reddetmişse, bu da çok daha net ifadelerle sayfada belirtilmeliydi. Cevap hakkına saygı, mesleğin "olmazsa olmaz"ı. Esas sorun ise, bu haberin başlığında. Hakkında şikâyette bulunulmuş bir kişiye haberlerde ve yorumlarda peşinen suçluymuş gibi değerlendirme, yakıştırma yapılmamalı. Başlığı atanlar, bu hatadan ötürü Sabah gazetesi adına özür diliyor.
|