| |
|
|
Mersin'e mi yoksa tersine mi gidilmeli?
Bazı toplumlarda "İnsan" olmak kolay. İnsanları diğer canlılardan ayıran en büyük niteliğin "Düşünmek" ve buna bağlı olarak "Karar vermek", "Konuşmak", "Yazmak", "Hesap yapmak" olduğu söylenir. İnsan, genlerindeki bilgilerin ötesinde yeni bilgiler edinebilen canlıdır. İnsan doğaya uymak yerine doğayı kendine uyarlar. Alet yapar, enerji kaynaklarını kullanarak güç üretir. Değişen koşulları algılar ve ona göre yaşamını uyarlar. Örgütlenir, kurallar koyar, ilişki ağları oluşturur. Yiyeceğini, giyeceğini, konutunu üretir. Gerçi bazılarına göre hindiler de düşünür. Şempanzelerin eline kalem verdiğinizde, onlar da bir şeyler çiziktirir. Papağanlar da konuşur. Ancak "Bilinen Evren"de hiçbir canlı insan kadar gelişmemiştir. Ama bazı insan topluluklarında "Düşünmek", "Karar vermek", "Değişime uyum göstermek" gibi alanlarda, bireyler bu işlevleri bilmedikleri insanlara teslim etmiştir. Bu nedenle onların yaşamları daha kolaydır. Düşünmeyi ve karar vermeyi başkalarına bıraktıkları için, onların toplumsal kaderlerini başkaları belirler. Onlardan beklenen, bir merkezden düğmeye basıldığında, "Kitlesel tepki" koymak, "Öfkelenmek", "İç ve dış düşman aramak"tır. Böyle toplumlarda ölülerin canlılardan daha akıllı, daha çağdaş, daha gerçekçi olduğuna inanılır.Geride kalmış zamanların yurt ve dünya koşullarına göre koyulmuş kurallar kutsanır. Bunların yenilenmesini isteyenlere "Hain" veya "Rejim düşmanı" denir. Böyle toplumlarda çoğunluklardan farklı düşünmek, davranmak, konuşmak tehlikelidir. Tek başına olmak, bağımsız ve özerk olmaya çalışmak en istenmeyen şeydir. Demokratik siyasete girip statükoya karşı çıktıkları için halktan oy alanların amacı da, kendi statükolarını topluma zorlamaktır. Böyle toplumların "Düşünmek", "Değişime uymak", "Karar vermek" gibi yetenekleri köreldiği için, onların yerine bu işlevleri "Dünya konjonktürü" yerine getirir. Bir bakarsınız kutsanıp, tabu ilan edilen konular, dış dünyanın zorlaması ile "Yükselen değerler" olmaya başlar. Toplumun "Töre" diye dokunulmaz ilan ettiği davranışların, evrensel hukuk açısından "İnsanlık suçu" olduğu görülür. İnanç veya ideoloji kaynaklı bazı durumlarla, çağdaş insanlık arasında yer alınamayacağı anlaşılır. Ama bunlar hep gecikmeli gerçekleştiği için, uygarlık yarışında hep geride kalınır. Bu nedenle "Onlar aya-Biz yaya" veya "Herkes gider Mersin'e-Biz gideriz tersine" benzeri yakınmalar da her fırsatta tekrarlanır. Bazı toplumlarda bireylerin düşünmek ve karar vermek gibi işlevleri belirli merkezlere terk edildiği için, yaşamak daha kolaydır. Buna "Yaşamak" derseniz tabii.
|