| |
Mizah duygusu
Sabah erkenden taze bir bahar neşesiyle gazeteye geldim. Kahvemi koydum. Çalışmaya başladım. O sırada telefon çaldı. Kendisini tanıtmak zahmetinde bulunmayan bir hanım okuyucuydu arayan. Sesinden, orta yaşın üzerinde bir hanımefendi olduğu belliydi. Aramızda geçen diyaloga ve okurumuzun takındığı tavra bakılırsa, büyük ihtimalle emekli bir öğretmendi. Bildiğiniz gibi birkaç gün önceki yazımda, "Kadın-erkek" başlığı altında, Marie-Pierre Curie ikilisinin radyoaktif element araştırmalarına değinmiş, kendimce evlilik ilişkilerine birazcık mizah katmaya çalışmıştım. Demiştim ki; "Pierre Curie, karısının isteği üzerine radyumu arama çalışmalarına katılmış, 4 yıllık yoğun araştırmalar sonunda radyumu bulmuşlardı ama zavallı adam kanserden ölmüştü." Sen misin bunu diyen? Okuyucumuz beni "azarlamayı" kafasına koymuş olmalıydı ki, "Pierre Curie, araba kazasında ölmüştür, bu nasıl bir çam devirme?" diye girişti. İşte ben adamı böyle yakalarım, havasındaydı. Sesinden leziz bir "ben bilirimcilik" yansıyordu. Öğrencilerinin hatalarıyla egosunu tatmin eden ekolden geldiği belliydi. Saygı ve samimiyetle, "Yanlışım varsa düzeltirim hanımefendi" diyecek olduysam da, hiç yüz vermedi ve bu kez "SABAH'ta bu kaçıncı çam devirme" diye genel bir saldırıya geçti. Kafasına koymuştu demek ki! Bir diyalog kurmaya hiç ihtiyaç duymaksızın telefonu kapattı, kendi yaşamına döndü. Bu basit konuyu, zaman zaman nasıl haksızlıklara maruz kaldığımızı göstermek için yazmıyorum. İnsanlar arasındaki iletişim isteksizliğine ve bunun yarattığı gönül yaralanmalarına dikkat çekmek için yazıyorum. Okuyucudur, hakkıdır, istediği zaman telefonu açar ve eleştirilerini aktarır, diyeceksiniz. Tabii ki öyle... Ama sanmıyorum ki bu hakkı kullanırken, insanı incitme noktasına kadar gidilebilsin. Kaldı ki ben hala bilimsel bir hata yaptığımı da düşünmüyorum. Evet, ünlü bilim adamı Pierre Curie bir atlı araba altında kalarak ölmüştü. Dışardan bakıldığında bu basit bir kaza gibi görünüyordu. Ama... Pierre Curie, eşi Madam Curie ile tam 4 yıl gecegündüz radyoaktif elementleri ayrıştırmak için çalıştı. Bununla da yetinmedi. Radyasyonu bizzat anlamak için, bir kutuya koyduğu radyoaktif maddeyi kendi çıplak koluna uyguladı. Kolunda yara çıktı. Bu yara aylarca geçmedi ve giderek büyüdü. O kadar ki, artık Pierre Curie günden güne eriyor ve hal ve hareketlerini kontrol etmekte zorlanıyordu. İşte bu kadar ağır bir devasızlık içinde olduğu için, bir gün karşıdan karşıya geçerken atlı bir arabanın altında kaldı. Çünkü kaçamadı. Ölümünün asıl sebebi, radyoaktivite idi. İnsan hata da yapabilir. O halde bile, "okumuş-yazmış" bir okuyucunun, bu tepkisi ve azarlama yöntemi hak mıdır, uygun mudur? Bazen insan ister istemez karşısındakini kırabilir de... Ruhundaki karamsarlığı ve öfkeyi karşısındakine yansıtabilir de... Ama yine de küçük bir diyalog ve iletişim gayreti, her şeyi düzeltmeye yeter de artar bile... Birazcık "sence of humour", insanları neden bu kadar çileden çıkartıyor anlamak güç.
|