| |
Ankara şifresi
Avrupa top ateşine tutuyor. Neymiş; 17 Aralık'tan sonra reformlar durmuş... Örneğin AB Komisyonu'nun adını gizleyen bir yetkilisi, "İnanılacak gibi değil, 17 Aralık'tan sonra tanıdığımız Erdoğan gitti, bir başka Erdoğan geldi" diyor. Komisyon'un Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn, "Reformlar sanki durdu" diye kaş çatıyor. Sinir bozucu listeyi fazla uzatmadan, son konuk Almanya Başbakanı Gerhard Schröder'le noktalayalım: "Reformlar toplumsal gerçekliğe dönüşmeli" Bu sitemlere özellikle Başbakan'ın danışmanlarından itiraz gelmemesine çok şaşırıyoruz. Oysa Erdoğan'ın her konuşmasında yeni bir reform müjdesi gizlediğini en iyi onlar biliyorlar. Tek sorun, reformların şifreli ifade edilmesi. O değerli danışmanlar Dan Brown'ın Da Vinci Şifresi ile Melekler ve Şeytanlar romanlarının hem Türkiye'de, hem de AB ülkelerinde satış rekorları kırmasına bakıp, herkesin şifre çözmede uzmanlaştığı kanısına vardıkları için mi Erdoğan'ın konuşmalarına bilmece gibi cümleler sıkıştırıyorlar, bilmiyoruz. Ama madem onlar susuyor, Erdoğan'ın son konuşmalarından rasgele birkaç cümle seçerek reformların nasıl tam gaz sürdüğünü biz kanıtlamaya çalışalım.
Bunlar reform değil mi? Başbakan örneğin geçen hafta AK Parti Grubu'nda şöyle dedi: "Artık dizkapağımıza bile gelmeyen bu küçük sularda biz kulaç atmayız." Söyleyin bakalım, hangi reformu açıklıyor? Zorlandık ama çözdük. Demek istiyor ki, 17 Mayıs 1994'te onayladığımız ve 30 Ocak 2002'de yönetmeliğini yayınladığımız sulak alanlarla ilgili Ramsar Sözleşmesi'ni kararlılıkla uygulayacağız. 2B kapsamına sulak alanlarda kaçak yapılaşmanın gireceğini düşünenler varsa, avuçlarını yalasınlar. Bir başka örnek: Erdoğan, Uşak'ta "Satılık böbrek" pankartı açan yurttaşa "Hemşerim, burası sakatatçı dükkânı değil" yanıtı verdi. O cümledeki reform müjdesini sezebildiniz mi? Açıklayalım: Hani bir zamanlar "AB üyeliğiyle kokoreç yasaklanacak mı" tartışmaları vardı ya; işte o günler yaklaştı. AB'nin beslenme, sağlık ve hijyen müktesebatını iç hukuka aktarmaya hazırlanıyoruz, haberiniz olsun. Ya Erdoğan'ın "Yok öyle 25 kuruşa 5 köfte" uyarısının anlamı ne? Cevap için AB'nin rekabet politikalarına ve Gümrük Birliği'ndeki anti-damping hükümlerine bakacaksınız. Diyor ki Erdoğan, "Arkadaş artık rekabet bozucu uygulamalara izin yok" Biliyoruz; kedili, köpekli, cümle mahlukatlı karikatürlere açılan davaları anımsatacaksınız. Bizce Erdoğan orada da bir reformun düğmesine bastı.Yanlış açıdan bakılıyor. Sorun Erdoğan değil, hayvanların siyasete alet edilmesi. Başbakan aslında 15 Ekim 1978'de imzalanan ve AB müktesebatının önemli bölümünü oluşturan Hayvan Hakları Bildirgesi'nin artık kararlılıkla uygulanacağını müjdeliyor. Ne deniyor o bildirgede? Buyurun: "Tüm hayvanlar saygı görme hakkına sahiptir. Hayvanlardan insanların eğlencesi olsun diye yararlanılamaz. Hayvanlara psikolojik baskı yapılamaz." Erdoğan'ın sorunlarını hayvanlara yüklemek bu bildirgenin açık ihlali. Kendimizden biliyoruz; evde ne zaman siyaset, hükümet konusu açılsa, köpeğimiz hırlama ve havlama karışımı sesle kaçıyor. Tam bitirirken TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun konuşması geldi: "Bazı siyasilerimizin arka bahçe sevdaları, bazı bürokratların makam sahibi olma hesaplarıyla birleşti" Onun şifrelerini de siz çözün. Dan Brown'ı boşuna mı okudunuz?
|