| |
|
|
Teşekkürler Dinç Bilgin, teşekkürler!..
"Söz vermiştim" başlıklı ve Dinç Bilgin imzalı yazıyı nasıl karmaşık, nasıl çapraşık duygular, nasıl buruk bir mutluluk içinde okuduğumu anlatamam.. 110 yıldır gazete çıkartan bir ailenin üçüncü kuşak temsilcisi olarak konuşuyordu Dinç Bilgin.. Her şeyi olan adamdan, hiçbir şeyi olmayan adama gelişinin kısa öyküsünü verirken, bankasının kapatıldığı günden başlayarak çektiği acılara niçin hiç itiraz etmeden, hiç ses çıkarmadan katlandığını da anlatıyordu. Bankasına el konduğunda yurtdışında iken, koşa koşa gelmişti.. İki önemli sebebten.. Çıkarılan bütün borçları ödeyerek adını temizlemek.. Amiral gemisi Sabah olan basın gurubunun "Özgür" yaşamasını sağlamak.. Dinç Bilgin, beş kuruşsuz ve hiçbir şeysiz kaldığı gün, gururla, onurla, başı dimdik çıkıyor ve "Söz vermiştim" diyordu. Bir insan her şeyini resmen kaybettiğini böyle ilan eder mi?.. Edebilir mi?. Dinç Bilgin'se adı eğer, eder.. Verdiği sözü tutmuş olmanın mutluluğu, düştüğü yokluğu kat kat aşarak.. Dinç Bilgin kökeni gazeteci olan, gazetede yetişen, büyüyen "Aileden gazeteci" türünün son örneği idi. Böyle patronlarla çalışmış olmak aslında gazeteciler için büyük şanstır. Bundan böyle mesleğe gireceklerin böyle bir şansı olmayacak. Ben bu şansa fazlası ile sahip oldum. Bugün Hıncal Uluç diye birisi varsa, bunda en büyük payı olanlardan biridir. Bana maddi, manevi kazandırdıkları ile bugün ondan çok çok iyi koşullarda yaşıyorum. Ona "Hortumcu" diye saldıranlar da Dinç Bilgin'den çok daha iyi yaşıyorlar.. Dinç Bilgin'in bankasına "Mal varlığı, borçlarını karşılamaz" diye el konmuştu. Bugünkü Sabah ve atv'nin satış rakamı, o borçları aynen karşıladı. Dahası, yüzde 50'si 269 milyon dolara satıldığı için, Bilgin'in olan öteki yarısı da 270 milyon dolar değerli Atel hisseleri bu satışın dışında. Yani Etibank'a el konduğu gün, Bilgin borçları misli ile karşılayacak mal varlığına sahipti. Bankası da satılmak üzereydi, görüşmeler son aşamaya ulaşmıştı. Yani Etibank'a el konulmayabilirdi.. Niye kondu, neden kondu, bunu tarih yazacak. Benim yazacağım.. Dinç Bilgin harika bir patrondu. Kazandığı her şeyi gazetesine, mesleğine yatıran, en çağdaş sistemleri Türkiye'ye en erken taşıyan, kurumlarını okul gibi kullanıp, bu ülkenin en iyi gazetecilerini yetiştiren, onlarla arkadaş gibi yaşayan, kazandığını paylaşmayı bilen bir patron.. Bugün Bilgin okulundan mezun olan gazetecilerin hepsi teker teker Bilgin'den fazla varlığı olan insanlar. Onun hiçbir şeyi yok.. Hem de her şeyi varken hiçbir şeyi yok.. Ama ne mutlu ona ve biz Sabahçılara ki, "Söz vermiştim" diyebilecek gücü, onuru ve gururu var. Sizinle çalışmak benim için büyük bir mutluluktu patron.. "Hâlâ bu ne patronu.." demesin kimse.. Başta Bilgin'in kendisi.. O benim, yaşadığım sürece patronum kalacaktır. Gönül patronluğudur bu.. Yaşam bitmeden bitmez!..
|