| |
|
|
2.5 yıl.. Yolun yarısı eder
Milletvekili genel seçimlerinin (3 Kasım 2002) üzerinden 2.5 yıl geçti. Geriye kaldı "ikinci 2.5 yıl." Ve bu "ikinci yarının" süresi de tartışmalı. Yeni seçim gerçekten 2.5 yıl sonra mı yapılacak? Yoksa "erkene" mi alınacak? "Rivayet" muhtelif. Biz yine de seçimin "zamanında... Yani 2.5 yıl sonra" yapılacağını varsayalım. Ayrıca... Erken seçimin, bu iktidar için "riskler içerdiğini de" hatırlatalım.
SEÇİM, ZAMANINDA OLUR Gidilecek bir erken seçimde, AK Parti "eski oyunu aynen korusa... Hatta biraz artırsa" bile... CHP dışında bir iki partinin daha barajı aşması halinde... AK Parti, 2002 aritmetiğinin (363 sandalye) gerisine düşebilir. Erken seçim, iktidar için "tuzaktır... Kendi ayağına ateş etmektir." AK Parti yönetimi de "bunu görecek kadar" deneyimli.
ÇANKAYA İŞİ Erken seçim demek, Cumhurbaşkanlığı seçimini "yeni Meclis'e bırakmak" demektir ki... İktidar "Çankaya işini" nasıl şekilleneceği bilinmeyen yeni aritmetiklere bırakmaz. Zira, meşhur bir Kastamonu deyimi ile "taş düşebülü, ağaç devrilebülü, heyelan olabülü, ayı çıkabülü, her şey olabülü..."
KAPALI KAPILAR ARDINDA Çankaya'ya kim çıkacak? Tayyip bey çıkarsa, Başbakan kim olacak? Tayyip bey partiyi bırakmak istemezse, Çankaya'ya kim çıkarılacak? İktidar açısından bunlar "günü gelmeden konuşulamayacak konular." Ama kapalı kapılar ardında da her gün konuşulanlar.
GİZLİ MUTABAKAT GİBİ İkinci 2.5 yıla girerken "görüntü" şu: Sanki Tayyip bey ile Abdullah Gül, aralarında Çankaya olayını "çözmüşler" gibi. Açık açık mı konuştular? Birbirlerinin gözlerinin içine bakarak mı uzlaştılar? Karşılıklı "sadakat sözü" mü verdiler? Bunları kimse bilmiyor. Ama her şey sanki "Tayyip bey Çankaya'ya, Abdullah bey de Başbakanlığa" düzenlemesine göre inşa ediliyor. Kabine üzerinde "Abdullah Gül etkisi" açık seçik belli oluyor.
DİĞER HEVESLİLER Çankaya'ya "heveslenen" başka AK Partililer olabilir. Başbakanlığa heveslenenler de. Ama "Tayyip bey ile Abdullah Gül uzlaşması" yürüdüğü sürece... İkisinin anlaştığı "planı" bozmaya parti içinde pek kimsenin gücü yetmez.
AVANS SONA ERDİ 3 Kasım 2002 seçimlerinde, seçmen "linç duygusunu" dolu dolu tatmin etti. "Hükümet partilerini" yere serdi. Ve AK Parti hükümetine büyük bir avans verdi. İkinci 2.5 yıla girerken görüyoruz ki... Avansın süresi dolmuş. Hükümet "ilk 3 yıl benden bir şey istemeyin... Bu süre restorasyon süresi... 3 yıldan sonra toplum rahatlayacak" demişti. 3. yılın dolmasına da "fazla zaman kalmadı." UYUM... İSTİKRAR "İstikrar" büyülü bir sözcük. Bunu bildiği içindir ki, Abdullah Gül de, Recep Tayyip Erdoğan da, hükümet programlarında "iki kavrama" sık sık vurgu yaptılar. "İstikrar" ve "uyum." Ama bugün "şu sorular" gündemde: n İktidar, kendi içinde istikrarlı ve uyumlu mu? * Kurumlar arasında istikrar ve uyum var mı? * Dış politikada çok başlılık yaşanıyor mu?
4 SÖYLEM Şu son bir ayda (Nisan) peş peşe gelen "4 söylem" düşündürücü. Önce Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Ok konuştu. Sonra Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer. Ardından Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök. Ve son olarak da Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin. "Uyum" olsa, bu söylemler olur muydu?
BOZULAN FİYAKA Kimi dedi ki "konuşan, kişisel düşüncesini söyledi." Kimi dedi ki "eksik konuştu... Yanlış konuştu... Önyargılı konuştu." Kim ne derse desin... İsteyen derin devlet desin... İsteyen devletin zirvesindekiler desin... 4 kişi konuştu. Bu konuşmaları yok saymak mümkün mü? Ve iktidar açısından bakılacak olursa "2.5 yıl önceki havasını, fiyakasını" koruduğunu söylemek mümkün mü?
|