Bu kadar yamulabilir!
Tartıştığımız, "başı örtülü bir kızın da üniversitede okuma hakkı" nın olup olmayacağı. Tartıştığımız, inancın kendisi ve idrak ediliş biçimleri değil. Tartıştığımız, laikliğin kendisi değil. Tartıştığımız, örtünmenin genel olarak (ve kime göre) doğru olup olmadığı değil. Tartıştığımız, bu tarzın özgür seçim mi, yoksa aile, baba ya da koca, erkek dayatması olup olmadığı değil. Tartıştığımız, türban ya da başörtüsünün, saç derisi açısından sağlıksız olup olmadığı değil. Tartıştığımız, ülkede genel bir başörtü çıkarttırma seferberliği yahut tam tersi değil. Tartıştığımız, Avrupa'da kimi yasaklamalar gibi, ilkokul, lisede başın örtülüp örtülmeyeceği değil. Tartıştığımız, hukuk, seçim sistemi karşısında, "reşit" sayılan, kendi kararını verdiği varsayılan, artık yetişkin bir kızın "kendi kararını" verip veremeyeceği değil. Tartıştığımız, başörtülü kızla aynı düşünce ve hayat sistemine dahil erkeklerin de üniversiteye alınıp alınamayacağı, seçilip seçilemeyeceği bile değil. Tartıştığımız, onlar da devlet dairesi, resmi plaka diye "kamusal alan" sayılarak, başı örtülü birinin tapu, vergi dairelerine girip giremeyeceği, belediye otobüsü vesaireye binip binemeyeceği de değil. Tartıştığımız, bu ülkede birileri inancını böyle idrak ve ifade ediyor (tutun ki ettiriliyor) diye, yani gündelik hayatın içinde o insanlar, o kadınlar, o kızlar var diye laikliğin zedelenip zedelenmeyeceği, en iyi çözümün onların hepten kazınması, hepten tecrit edilmesi olup olmadığı değil. (Değil, değil mi!)
Tartıştığımız, bu ülkede "var" iseler, "başı örtülü bir kızın da üniversitede okuma hakkı" olup olmayacağı. Şu eleyici, öğretim ve sınav sisteminde bile, elekleri aştığında, her kız, kendisi gibi inanan ve düşünen veya düşünmeyen her erkek gibi, üniversiteye girip giremeyeceği... Sınıfta ders dinleyip dinleyemeyeceği... Ödevini hazırlayıp hazırlayamayacağı... Tartışmalara katılıp katılamayacağı... Soru sorup soramayacağı... Sınavlara alınıp alınamayacağı... Başarılı yahut başarısız olup olamayacağı... Müfredatla beslenirken kendi özgür ve özgün, eleştirel fikirlerini de bulup bulamayacağı... Diploma alıp alamayacağı... Kendisini, kişiliğini, bilgisini, kafasını geliştirip geliştiremeyeceği... Bağımsızlığını daha çok idrak edip edemeyeceği... Üniversitenin evrensel manasındaki kucaklayıcılık, açıklık ve özgürlükten yararlanıp yararlanamayacağı... Üniversitenin, teorideki demokratik, çoğulcu, fırsat eşitliğine açık, ayrım yapmayan çatısı altında kendine yer bulup bulamayacağı... Tahakküm altında varsayımıyla başka tahakkümlere maruz kalıp kalmayacağı, özgür değil varsayımıyla özgürlüğü idrak çağı ve mekanında özgürlüğünün daha da kısıtlanıp kısıtlanmayacağı.
Sağdan sola, Batı'dan Doğu'ya, Kuzey'den Güney'e, Antikite'den bugüne, çok tanrılı dinlerden tek tanrılı dinlere, kültürden kültüre, inançtan inançsızlığa, muhafazakarlıktan devrimciliğe, milliyetçilikten çok kültürlülüğe ya da küreselliğe, insanlığın acı deneyimlerinden teknolojik, ekonomik, siyasi, insani sıçramalarına, kadının ezilmişliğinden kadının eşitlik arayışlarına, seçkinciliklerden hakkaniyet, adalet ideallerine, dünyanın tüm yoksulluklarından tüm zenginliklerinin bilgisine, ütopyalardan gerçekçiliklere, hurafelerden bilime, bireyselliklerden, kişi haklarından toplumsal sorumluluklara, sosyalleşmeden siyasallaşmaya... Tarihin, dünyanın ve ülkenin tüm çoğul birikimini taşıdığı varsayılan üniversitelerde, onları paylaşmaya, tartışmaya, redde yahut benimsemeye hakkının olup olmadığı. Tartışma bu. Ve bir tartışma ancak bu kadar yamulabilir, bu kadar yamultulabilir. Demokrasi ve rejimi kutsal görenlerin de, demokrasi ve başını örtmeyi özgürlük kabul edenlerin de ciddi bir kısmı tarafından!
|