| |
Brüksel'den gazel okumak
Hükümet "17 Aralık'tan sonra rehavete kapıldığımız iddiaları doğru değil" diyor ve Fransa'daki referandumda "hayır" kampına koz vermemek için çalışmaların "düşük profil"de götürüldüğünü söylüyor. Ne var ki, Türkiye-AB Ortaklık Konseyi'nden sonra yayınlanan ve 17 Aralık sonrası döneme ayna tutan " Tutum Belgesi "ndeki değerlendirmeler, hükümetin bu savunmasını desteklemiyor. Tam tersine, Brüksel zirvesinden bu yana özellikle haklar ve özgürlükler alanlarında reformların uygulanmasında hiçbir ciddi ilerleme sağlanmadığı bildiriliyor. Hem de hayli sert ifadelerle .
AB'nin derin kaygıları Belgenin Türkçe çevirisinde bazı bölümler özetlenerek geçiştirildiği için özgün metinden aktaralım: "Birlik işkence ve kötü muamele olaylarının devam etmesinden derin kaygı duyduğunu belirtir. İşkencenin kesin olarak ortadan kaldırılması için sıfır hoşgörü daha kararlı çabalarla devletin tüm katmanlarında uygulanmalı." "Birlik din ve vicdan özgürlüğü alanındaki sınırlı ilerlemelerden çok kaygı duyduğunu ifade eder. Bazı Müslüman ve Müslüman olmayan dini toplulukların mülkiyet hakkı, eğitim, ikâmet hakkı, Türk ve Türk olmayan din adamlarının çalışma izninde hukuki engellerle karşılaştıklarını hatırlatır. Türkiye'yi vakit yitirmeden vakıflarla ilgili, Avrupa ölçütlerinde yasa çıkarmaya çağırır." "Birlik yerlerinden edilmiş insanların durumlarının düzeltilmesi, özellikle köye dönüşte çok az gelişme olmasından duyduğu kaygıyı vurgular. " Daha asker-sivil ilişkisi var, yargı bağımsızlığı var, polisin orantısız güç kullanımı var, Heybeliada Ruhban Okulu var, kadına şiddet ve çocuk işçi sömürüsü var. Hep kaygı, kaygı, kaygı... Hükümet istediği kadar "Toz kaldırmamak için" 3 Ekim'deki müzakerelere "düşük profil"le hazırlansın; Fransa'daki referandumda "hayır" yanlılarına ve AB üyeleri arasındaki Türkiye karşıtlarına bundan daha güçlü bir koz verilebilir mi? Elbette, "olumlu" gözlemler de var belgede. Ama hepsi ekonomik kriterlerle ilgili. Onlar da AB sürecinden çok IMF ile yürütülen programın getirileri.
Kıbrıs'ta vicdansızlık Haydi hepsi kabulümüz diyelim ama Kıbrıs dayatmasına bakınca "Değerler Avrupa'sı"nın, yerini "Çıkarlar Avrupa'sı"na mı bıraktığı kuşkusuna kapılmaktan kendimizi alamadık ve "Tutum Belgesi"nde bol bol kullanılan ifadeyle kaygılandık . Brüksel diyor ki, "Rum Kesimi ile ilişkileri normalleştir. Rum yönetiminin uluslararası mekanizmalara ve organizasyonlara katılımını engellemekten vazgeç." Yapalım ama AB'nin bir yıl önce Kıbrıs Türkleri'ne verdiği sözler ne oldu? Hani 24 Nisan 2004 referandumunda "Evet" diyen Türkler ödüllendirilecek, "Hayır" diyen Rumlar'a günleri gösterilecekti ? Yeşil Hat, doğrudan ticaret ve 259 milyon dolarlık mali yardım tüzükleri AB Konseyi'nin raflarında duruyor. Ne zaman indirilecek olsa, Rum yönetimi anında "veto"yu basıyor. Rum yönetimi lideri Papadopulos da göğsünü gere gere "Bir yıl öncesinden daha iyi durumdayız" diyor. Rum Dışişleri Bakanı Yakovu ise diplomatik ifadelerin ardına bile sığınmaya gerek duymadan, "Türkiye, AB sürecinin her dönemecinde bizi karşısında bulacak" diye gözdağı veriyor. Boyuna bosuna bakmadan . "Tutum Belgesi"nde Türkiye'yi Kıbrıs sorununda yeni adımlar atmaya çağırırken, bir cümleyle olsun Rumlar'ın bu engellemeleri not edilemez miydi? AB, Türkiye'deki dostlarının işini kolaylaştıracağına, daha da zora sokuyor ...
|