|
|
Denizin sokak çocukları
Önceki akşam televizyonda izledim. Heybeliada'nın çatı katında oturan kimi sakinleri, seslerinden rahatsız oldukları için martıları "kısırlaştırma operasyonu" başlatmışlar. Bunun için de çatıda yuva yapan martının üç yumurtasından ikisi alınıyor. Böylece martının üç yerine bir yavrusu olacak ve martılar da eksileceği için hazretler rahata erecekler. İstanbul'u yazan hangi şairin, hikayecinin sözcükleri; resmini yapan hangi ressamın renkleri arasında bir martının gölgesini görüp hissetmemek mümkün mü? Oktay Akbal'ın nice öyküsü de martılarla bezenmiştir, Can Yücel'in şiirleri misali... Doğa sevgisi, insan sevgisinden ayrı tutulabilir mi? Ömrü, yazdıkları ve yazacaklarından uzun olsun, edebiyatımız bugün yaşayan bir büyük ustası Oktay Akbal, geçen 20 nisanda 82. yaşını bitirdi. Kutlu olsun... Bu vesileyle birlikte yaşadığımız bir doğa olayından söz etmek istiyorum. Bir tarihte, Oktay Akbal Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı iken yolumuz İsveç'e düşmüştü. İsveç Yazarlar Birliği Başkanı Peter Curman' ın Baltık denizinde bulunan adasına konuk olmuştuk... Yaşar Kemal' in "karıncanın su içtiği" dediği bir deniz Baltık... Su, donmuş sanki, durup duruyor olduğu yerde... Fakat adada orta parmak büyüklüğünde sinekler... Bir-iki kaşınır gibi olduk, "Geçer" dedi Curman,"alışırsınız"... Gerçekten de bir süre sonra kimse rahatsız olmadı eşek arısı kılığına girmiş sineklerden... Sonradan öğrendik, doğanın dengesi bozulmasın diye hiçbir canlı öldürülmüyor İsveç'te, sinek de olsa... Yine İsveç'te bir "yol" hikayesi dinlemiştik. Yolun bir yanı bataklık, öte kıyısı göl... Mevsimi geldiğinde kurbağalar, bataklıktan çıkıp sürüler halinde göle atıyor kendilerini... Bu arada da bir çoğu yoldan geçen arabaların altında telef oluyor. Sonunda kurbağaları bu telefattan kurtarmak için yolun altından, bataklık ile göl arasında bir tünel açmışlar. Kurbağalar da bu tüneli kullanarak canlarını kurtarır olmuşlar. Biz ise martıları kısırlaştırmak için yumurtalarını çalıyoruz. Can Yücel, ki Heybeli'de de bir süre yaşamıştır, şimdi hayatta olsaydı, bir kez daha "Martılar ki sokak çocuklarıdır denizin" der ve deniz misali gürlerdi: "Dokunmayın benim çocuklarıma..."
|