kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Mehmet Altan @ SABAH
 

Özgüven sorunu...

Alev almış bir gaz tüpünü kucaklamaktan, AIDS'li birisiyle ilişkiye girmekten, koli basili karışmış su içmekten, sahte rakı tüketmekten korkmayanların hep birlikte "ülkenin bölünmesinden" ya da "yabancıların buraları elimizden almasından" duydukları fobi neredeyse bir grubun günlük ekmeği haline geldi.
Yaşamın dayanılmaz somut yüklerine karşı dilsiz, gerçekleşmesi mümkün olmayan, ihtimal dahilinde bile sayılmayacak endişelere karşı aşırı duyarlı...
Önceki gün, TBMM'nin seksen beşinci kuruluş yıldönümüydü. Dün ise, Ermenilerin "soykırım" günü olarak seçtikleri 24 Nisan'ın doksanıncı yıldönümüydü.
Seksen beş yıl boyunca, Ermeni Sorunu'na karşı yaklaşımımız da, toplumsal yapımızı çok net biçimde ortaya koyuyor. Osmanlı İmparatorluğu'nun kendi tebaasına karşı davranışlarını sakin, usul ve objektif bir biçimde incelemek yerine, biz bu konuyu resmi tezler etrafında savunma biçiminde oynayıp durduk. Sorunları aşmak için kendi iç demokratik enerjimizi çoğaltmak bir yana, farklı bir düşünce söyleyeni de sildik. Saha dış dünyaya bırakıldı.
Her türlü sorunda gösterdiğimiz özgüven zafiyeti bu sorunda da gösterildi.


85 yıllık yakın tarihimizde ulaştığımız bilançonun parlak olmadığını hepimiz biliyoruz. BM İnsani Gelişmişlik sıralaması, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının "yaşam kalitesinin" hangi düzeyde olduğunu gösteriyor.
Bir Yunan vatandaşı bir Türk vatandaşından ortalama on yıl daha fazla yaşamakta...
Yunanistan'da doğan bin bebekten beşi ölürken, bizde bu oran otuz sekiz...
Bunlara yönelik sorgulama "ulusalcılık" sayılmıyor. Fobi sahibi kesime göre "ulusalcılık", bir yaşına gelmeden ölen bebeklerin çokluğuna aldırmadan Yunanistan'ın Karadeniz'de Pontus İmparatorluğu'nu canlandıracağına inanarak sövüp saymak...
TDK Sözlüğü'ne göre "güven" kelimesinin tanımı şöyle: "Bir şeyden beklenen niteliğe inanıp ona göre davranmak."
Muhatabınızın beklenen işe uygun bir donanımı olduğu vakit ona güveniyorsunuz. İtimat ediyorsunuz.
Türkiye'de bu oran yüzde 2. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, işinin düştüğü kişinin işinin ehli olduğuna pek inanmıyor.
Bir diğerine güvenmeyince, kendine de güvenmiyor. Özgüven sorunu, temelinde güven sorunundan kaynaklanmakta...
Zaten yönetimi teslim ettiklerimizin yönetim başarısı da diğer ülkelerle kıyaslayınca ortak güvensizliği iyice kışkırtıyor.
Bunun tedavisi "özeleştiri" iken, yönetimler reçeteyi "özeleştiriyi" yok etmek için "milliyetçiliğe" abanmakta buluyor.
Kendini "vatansever ya da milliyetçi" olarak tanımlayan, iki kelimeyi bir araya getiremeyen, özeleştiriden hoşlanmayan, ama sadece sövüp sayan, alt düzey hakaretlerle öfke kusan, tartışma adabından, fikir düzeyinden yoksun vurup kırmaya yatkın bir robot portre beliriyor.
Özgüven yetersizliğinin farklı bir dışavurumu... Milliyetçilik yetersizliğin, özgüvensizliğin adı olunca sorun çözmüyor, Hitler, Miloseviç biçiminde ülkeyi yok ediyor.


Halbuki tereddütsüz bir güvenle hareket edilince, durum anında değişiyor. İşte KKTC. Annan Planı'na destek verilince, Rumların denetimindeki Kıbrıs Cumhuriyeti'nin altından sandalye çekiliverdi. Denktaş yıllardır o kesimin ekmeğine yağ sürmeseydi, Kıbrıs Cumhuriyeti AB üyesi de olamayacaktı.
Şimdi aynı avantaj, Ermeni Sorunu'nda bizim elimize geçecek. Nitekim, dünyanın saygın gazeteleri hükümetin yeni açılımlarından etkilenmiş gözükmekteler.
Kendine bile hayrı olmayanların Türkiye'yi sevdiğini söylemesinden bugüne kadar bir fayda sağlanamadı. ABD'nin üç günde ürettiği patenti biz yüz yetmiş beş yılda ürettik.
İhtiyaç duyulan nitelik ya da sevgi, özeleştiriden korkmayan, kendi niteliklerine güvenen, sorunu çözebileceğine inancını pekiştirmiş, dünya standartlarında donanımlı insan yetiştirmekten geçiyor.
Tersi olunca "milletçilik", "küfür ve hakaret etmekten, vurup kırmaktan öte" hiçbir özelliği olmayanlara kalıyor. Onların da sevgisi ülkeyi bu kadar yaşatıyor işte.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 İncirlik Şifresi...   / 23-04-2005
 Liberalizm yükseliyor...   / 18-04-2005
 Güle güle...   / 16-04-2005
 Kadınlar tuvaletleri kullanmayı bilmiyor mu?   / 11-04-2005
 "Koşun, bayrak yakıyorlar"   / 09-04-2005
 Kim bu akaryakıt kaçakçıları?   / 04-04-2005
 AKP kaymakamı   / 02-04-2005
 İncirlik'te bayrak var mı?   / 28-03-2005
 'Sizi biraz gergin gördüm'...   / 26-03-2005
 Dolmabahçe Sarayı'nda...   / 21-03-2005
ERDAL ŞAFAK
Önümüzde 10 yıl var
Aylardır "geliyorum"...
ÖMER LÜTFİ METE
Doğu ile Batı arasında
Hükümetin iyimserliğine rağmen...
UMUR TALU
Biat ve tabiat
Biraz geç tartışılan... Bu kez de en çok...
ERGUN BABAHAN
Yasa ve yargı
Türkiye henüz demokratikleşme sürecini...
MEHMET ALTAN
Özgüven sorunu...
Alev almış bir gaz tüpünü...
Laikliğin garantisiyim
Irak Cumhurbaşkanı Talabani, Bağdat'taki ofisinde ilk kez bir Türk...
Bush 'Soykırım' demedi
ABD Başkanı Bush, göreve geldiğinden bu yana yaptığı 24 Nisan...
Alex'in Başkenti
Alex'in Başkenti
Lider Fenerbahçe, Ankaraspor'u Brezilyalı yıldızının golüyle geçerken...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu