Birleşmiş Milletler mi, Birleşmiş Şirketler mi?
Dünya her sabah yeniden kuruluyor.. Bugün çoğunuz geç kalktınız.. Okullar tatil, çoğunuzun iş yeri de öyle.. Belki kahvaltı, belki ormanda bir piknik, belki deniz kenarında bir yürüyüş.. Herkes bütçesine göre hareket ediyor tabii.. Zenginin programı ayrı, orta hallinin ayrı, fakirin ayrı.. Ya dünyanın tabanı? Afrika mesela? Oralarda durum ne? Pazarları ne yaparlar? Tatil ne biliyorlar mı? Sinemaya gidebiliyorlar mı? Yoksa soykırımlarla mı boğuşuyorlar? Kendi ülkelerine demir atmış dev ülkelerin bütün doğal zenginliklerine el koymaları karşısında karın tokluğuna çalışmaya razı bir topluluk durumuna mı gelmişler?
Cuma akşamı Çevirmen'i izledim.. Sydney Pollack'ın yönettiği Nicole Kidman ve Sean Penn'in başrollerini oynadığı nefis bir gerilim, dram, politik film Çevirmen.. Ailesi G.Afrika'da öldürülen Sylvia (N.Kidman), Birleşmiş Milletler'de çevirmenlik yapmakta.. Bir tesadüf sonucu Afrikalı bir devlet başkanına suikast yapılacağına dair bir konuşmaya şahit oluyor.. Bunu FBI'a aktarıyor.. FBI onu koruması için Ajan Keller'i (S.Penn) görevlendiriyor.. Ama Keller, çevirmenin yalan söylediğini düşünüyor.. Filmdeki bazı küçük ayrıntılar dünyanın nerelere gittiğini çok güzel özetliyor.. Kuman Kuman adındaki bir Afrikalı politikacının sözleri var filmde beni en çok etkileyen.. "Artık dünyayı uluslar yönetmiyor, uluslararası şirketler yönetiyor.." diyor Kuman Kuman.. Filmde beni etkileyen ikinci diyalog, Afrikalı devlet başkanının yazdığı bir kitabın ilk satırları.. "Silah sesleri çok gürültülüdür.. Ama insan sesi bütün seslerden ayrılır.. İnsan sesinin en küçük fısıltısı bile bütün silahları susturabilir.."
Ülkeler, şirketler, silahlar.. Çevirmen, bu üçlünün yanında FBI'ın işleyişini, BM'nin içyüzünü de sergilemeye çalışıyor.. Ama verdiği en önemli mesaj artık direklere çekilen bayraklardan çok yapılan ticari anlaşmaların dünyada önem kazanmaya başladığı.. Yeryüzünün hemen tamamını kaplayan ve büyük bir zincirin halkaları gibi çalışan dev şirketler inanılmaz bir potansiyele sahipler.. Bütün gençler Beckham'ın kullandığı traş kremini, Brad Pitt'in giydiği pantolonu, Jennifer Lopez'in parfümünü, Ronaldo'nun tişörtünü, George Clooney'nin arabasını kullanmak istiyor.. Afrika'dan Asya'ya, Türkiye'den Çin'e dünya o dev zincir tarafından yönetiliyor.. Birleşmiş Milletler değil, NATO değil, ABD değil, AB değil, Çin değil, Japonya değil.. Giyimden içeceğe, parfümeriden otomotive.. Birleşmiş Şirketler yönetiyor dünyayı.. Bu kaçınılmaz bir gerçek.. Ama yapabileceğimiz şeyler de var.. Seslerimizi, silahları harekete geçirmemek için çıkarmak örneğin.. Para için yaptıklarımızın onda birini barış için yapabilmek örneğin.. Barış dolu bir Pazar dileğiyle..
|