Muhtar Kent'i Hong Kong-Tokyo-Moskova ve Dubai maratonu öncesi en çok eşini, oğlunun yarışlarını, Ayvalık'taki zeytinlikte ürettiği Kontes zeytinyağını bırakıp gitmek üzüyor.
* Sizi sanki çok rahat görüyorum. Dev bir yapıya ve önemli bir göreve gitme arefesindesiniz ama korku hissetmiyorum... Hiç yok. Zaten çok iyi bildiğim bir yapı orası. İşin ilginç tarafı şu: Coca-Cola'ya baktığınız zaman şu anda yeni yönetimin çoğu şişelemeden gelen arkadaşlardan oluşuyor. Eskiden pazarlama kökenliydi. Başkan ve diğer bir iki yardımcı öyle örneğin. Bu şunu gösteriyor, Coca-Cola artık daha operasyonel tecrübesi olan insanları getiriyor yönetime.
* Daha çok seyahat edeceksiniz herhalde bundan sonra? Bizim iş biraz da böyle. Sattığınız ürüne karşı reaksiyonları, bakkalda, markette, restoranda görüyorsunuz. Katiyyen ve katiyyen insanların ürününüze nasıl yaklaştığını raporlardan anlayamazsınız, mutlaka sahaya inmeniz gerekir. Bir resim bin tane söze bedeldir. Ben de herhalde vaktimin yüzde 20'sini 15'ini ofiste geçirmişimdir. Şimdi elektronik yardımcılar sayesinde yüzde 10'unu geçiririm herhalde. Benim Dubai'de, İstanbul'da, Moksova, Tokyo ve Hong Kong'ta ofislerim olacak ve buralar önem kazanacak.
* Siz aslında emekli de olabilirdiniz. Hayaliniz neydi? Türkiye'ye dönmüşken, bu kararı vermek ve Coca-Cola'ya dönmek nasıl bir karar oldu? Çok zor oldu. Ama böyle bir fırsat gelince de hem kişisel ilişikler açısından, çünkü bir dost böyle bir teklif yapıyordu, hem de diğer açılardan Türk gençlerine örnek olmak gerektiğini düşündüm. Kişisel hayatımda belki de problemler yaratacağını bilmeme rağmen kabul ettim.
* Ne gibi problemler yaratabilir? Belli bir sistem kurdum, yaşıyordum. Aslında hayatımda 19 kere taşındım. Ama artık belli bir zamandan sonra bu taşınmalar daha zor olmaya başlıyor. Hobilerim var, çiftliğim, zeytinlerim var. Antikalarla ilgileniyorum. Şimdi onları belli bir süre bir kenara atıyor insan ister istemez. Kuşkusuz Anadolu Efes'te de muazzam bir çalışma vardı. Seyahat etmediğimiz hafta olmadı resmen. Ama sonunda Türkiye'ye, evinize dönüyorsunuz. Hafta sonu bir gün bile olsa dinlenme fırsatı oluyordu. Feribota atlayıp, Ayvalık'a gidip zeytinliklere bakıp, kafamı temizliyordum. Şimdi bunlar biraz daha az olacak. Ama ben şuna inanıyorum. İnsanların bir miktar da zamanını bu tür hobilere ayırması lazım, yoksa başka türlü olmuyor.
* Siz çiftliği ne zaman kurmuştunuz? 6 yıl kadar önce kurdum. Şu anda Kontes adıyla zeytinyağları üretiyorum. Yılda yaklaşık 15-20 bin şişe zeytinyağı geliyor çiftlikten. Az olduğu için marketlere falan vermiyorum. Bazı özel yerlerde satılıyor. Ayrıca yurtdışında Viyana Havalimanı'nda ve İstanbul Duty Free'de satılıyor. Hobi diye başladı ama büyüdü ister istemez bu iş.
* Bir diğer hobinizin oğlunuzun go-cart yarışlarını takip etmek olduğunu söylemiştiniz. Sanırım en büyük fedakarlığınız bu olacak... 14 yaşındaki oğlum Cem, Avrupa'da yarışıyor. Çok önemli bir takımda, İtalya'da Birel'de yarışıyor. Aynı zamanda dört beş tane Formula 1 pilotu yetiştiren takım. En son yarışında kazandı. Türkiye şampiyonu, Doğu Avrupa şampiyonu olmuştu ama Avrupa'da ilk kez yarış kazandı. Cem'in yarışlarına hep ayda bir gidiyordum, işte bunlar hep fedakarlık. Bir yolu bulunuyor ve hayat devam ediyor.
* Antika merakınıza gelecek olursak... Çok seviyorum eskicileri, bit pazarlarını, çarşıları dolaşmayı. Eski Osmanlı tabakları, Kütahya porselenleri, İznik çinileri, Paşabahçe Çeşnibülbül'lerini topluyorum.